TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Artvin Çoruh Üniversitesi

AGRONEWS - Artvin Çoruh Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Artvin Çoruh Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Tuzun da gurmeleri bulunuyor Haber

Tuzun da gurmeleri bulunuyor

Tuz uzmanı olan Ercoşkun, son yıllarda yemeklerde sadece lezzet değil, aynı zamanda dokunuş, görsellik ve aroma arayanların yeni gözdesinin gurme tuzlar olduğunu belirtti. Sofralarda klasik tuzun ötesine geçen bu özel ürünlerin, hem şeflerin hem de ev hanımlarının ilgisini çektiğini vurgulayan Ercoşkun, gurme tuzların; deniz, kaya, flake (yaprak), aromalı ve mineral zengini tuzları kapsayan özel bir grubu oluşturduğunu anlattı. Her biri farklı coğrafi kökenlerden gelen bu tuzların, mineraller, kristal yapıları ve renkleri sayesinde yemeklere yalnızca tuzluluk değil; tat derinliği, görsel cazibe ve doku kazandırdığını aktaran Ercoşkun, "Gurme tuzlar içerdiği kalsiyum, magnezyum, potasyum gibi eser minerallerle lezzeti tabakalaştırır. Kristal boyutu ve yapısı ise çiğneme sırasında ağızda yavaş çözünerek yemeğin tadını daha uzun ve zengin hissettirir" dedi. Bugüne kadar dünya genelinde 50 tuzu laboratuvar ortamında incelediğini dile getiren Ercoşkun, bazı tuzlardan örnekleri şöyle sıraladı: "Frans Fleur de Sel (Fransa): İnce yapısıyla zarif bir son dokunuş sağlar. Guerande: Fransanın Guerande bölgesinde üretilen, ıhlamur ağaçları altında kurutulan tuzlardır. Maldon (İngiltere): Piramit kristalleriyle hafif ve gevrektir. Himalaya tuzu (Pakistan): Demir içeriğiyle pembe tonlara sahiptir. Çankırı tuzu (Türkiye): Beyaz ve saf yapısıyla 'tereyağlık tuz' olarak anılır. Kala Namak (Hindistan): Yumurta aromalı kükürt yapısıyla vegan yemeklerde öne çıkar. Hawaii Alaea (Kırmızı) tuzu: Volkanik kırmızı kil içerir. Etlerde topraksı, zengin bir aroma meydana getirir. Hawaii Lava (Siyah) tuzu: Aktif karbon içerir. Doğal detoks etkisi olduğu düşünülür, görsel olarak dikkati çeker. Hawaii Yeşil tuzu (Bamboo Jade Salt): Bambu yaprağı özüyle aromalandırılır. Özellikle sushi ve deniz ürünlerinde kullanılır. İran Mavi tuzu (Persian Blue Salt): Nadir bulunan, doğal mavi kristalli bu tuz hafif tatlımsı ve narin bir tada sahiptir. Kore Bambu tuzu (Jukyeom): Deniz tuzunun bambu saplarında yüksek ısıda pişirilmesiyle üretilir. Zengin mineral içeriğiyle şifalı sayılır. Peru Maras tuzu: And Dağları'nın eteklerindeki Maras kasabasında, binlerce yıldır aynı yöntemle üretilen bu tuz, güneşte buharlaştırılan dağ kaynak sularından elde edilir. Doğal olarak soluk pembe renklidir ve hafif tatlı, yumuşak bir lezzet profiline sahiptir. Özellikle salatalarda, çikolata ve karamelli tatlılarda sıkça tercih edilir." Kilosu 4 bin 700 TL'den satılıyor Guerande ve Maldon tuzunun dünyada 100 euro ile en pahalıları olduğunu anlatan Ercoşkun, diğerlerinin de yerine göre değerli olabildiğini aktardı. Gurme tuzlarının normal fonksiyonları dışında renk ve koku gibi özellikler taşıyan ve kullanıldıkları gıdalarda farklı tatlara sebep olan tuzlar olduğuna dikkati çeken Ercoşkun, "Gurme tuzları çok çeşitlidir. Fransa'nın meşhur suyun üzerinde kurutularak üretilen yaprak tuzları olan Guerande tuzları, ıhlamur ağaçları altında kurutulurlar. Bunlar ıhlamur kokusuyla bilinirler. İngiltere Maldon kıyılarında üretilen Baltık Denizi'nin magnezyum yoğun tuzları olarak ifade edilen Maldon tuzları da dünyada gurme olarak iyi bilinir" dedi. Yemeğin içine değil piştikten sonra üzerine ekleniyor Kore'nin bambu tuzlarının, bambu boruları içine tuz doldurup bambu ile birlikte yakılarak üretildiğini vurgulayan Ercoşkun, "Türkiye'de de gurme olarak tabir edilebilecek tuzlar mevcuttur. Yaprak tuzları suyun üzerinde biriken çıtır tuzlar, İzmir ve Çanakkale'de üretilir. Ülkemizde çıkarılan kaya tuzlar arasında da gurme tuzu olarak kullanılabilecek olanları var. Yağ tuzu olarak ifade edilebilen kristal tuzlar yüzde 97-98 sodyum klorür içermekte bu yüzden cam gibi berraktır" diye konuştu. Ercoşkun, gurme tuzlarının bitirme tuzu olarak da kullanıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti: "Yemeğin içine ilave edilmez yemeğin görüntüsü ve tadının oluşturulmasında kullanılır. Kalın ve gevrek kristalleri sayesinde ağızda yavaş eriyor, yemeklere son anda hem estetik hem tat katıyor. Çankırı, Türkiye'deki 37 tuz madeninden birisine sahiptir. Çankırı tuzu içinde civa, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metaller ya da radyoaktifler bulunmuyor. Milyonlarca yıl önce özellikle paketlenmiş ve yeraltına gömülmüş bu hazine çağımızın en büyük sorunlarından biri olan mikroplastik içermiyor. Çankırı tuzu nadir saflıkta bir üründür. Çankırı tuzu çok değerli olduğu için taktil ve tağşişler olabiliyor. Çankırı tuzunu diğerlerinden görsel olarak ayırmak mümkün değildir. Coğrafi işaretli olan Çankırı tuzları alınmalı."

Haber

"Kahverengi kokarcaya önlem alınmazsa fındık tarımı bitebilir"

Türkiye’ye yaklaşık 6 yıl önce giren ve istilacı bir tür olarak özellikle Karadeniz Bölgesi’nde fındık başta olmak üzere yüzlerce bitki türüne büyük zarar veren “Kahverengi kokarca” ile ilgili düzenlenen panelde fındık tarımını bekleyen büyük tehlikeye dikkat çekildi. Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi, Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, kahverengi kokarca tehlikesine dikkat çekerek “Bu böceğe önlem alınmazsa üç sene sonra Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz” dedi. Ziraat Mühendisleri Odası tarafından düzenlenen “Kahverengi Kokarca hakkında her şey ve son durum” konulu panel Hamamizade İhsan Bey Kültür Merkezi’nde yapıldı. Panelde söz alan Ziraat Mühendisleri Odası Trabzon Şube Başkanı Cemil Pehlevan, Kahverengi kokarcaya karşı hazırlıklı olmamamız gerektiğine dikkat çekti. Pehlevan "Halyomorpha halys (Kahverengi Kokarca), hem doğal hem de tarımsal ekosistemler üzerinde çok sayıda olumsuz etkiye neden olmakta, ciddi ekonomik kayıplara ve olumsuz çevresel etkilere yol açmaktadır. Aynı zamanda yaşam alanlarımıza girerek yaşam kalitemizi etkilemektedir. Bölgenin ve ülkemizin korkulu rüyası olmasını istemiyorsak önümüzdeki yıllarda karşımıza çıkarabilecek olumsuzluklara karşı hazırlıklı olmalıyız. Mücadelesi çok kolay olmayan fakat her ne pahasına olursa olsun bu zararlıların mutlaka ve mutlaka kontrol altına alınması gerekir. Bir an önce eylem planının hazırlanarak mücadele yöntem ve stratejileri belirlenmeli. Mücadele sadece kullanılacak tek bir metot ile değil, birden fazla mücadele yönteminin birlikte kullanılması ile başarılı olabilir. Yapılacak bireysel mücadeleler yerine toplu olarak mücadelenin teşvik edilmedi gerekmektedir. Üniversiteler, Araştırma kuruluşları, Kamu, STK, Çiftçi örgütleri, çiftçiler ve hatta toplumun her bireyi bu sistemin içerisinde olmalıdır. Kahverengi Kokarca Böceği ile mücadelenin Milli sorumluluk olduğunu, sadece Trabzon’un değil bütün Ülke kurum ve kuruluşları ve Sivil Toplum Örgütleri olarak bu böcekle hep birlikte hızlı ve etkin bir şekilde mücadele ederek diğer bölgelere yayılmasının engellenmesi gerekir. Kısaca böceğin bütün ağaçlar yaşam alanı olduğuna göre bu böcekle mücadele etmenin ne denli zor hatta imkânsız olacağı ortada. Üzerinde titizlikle çalışılması gereken bir konu. Düşünmek bile istemiyorum, aksi bir durumda arzu etmesek te sivrisineklerle nasıl ki yaşam alanlarımızı paylaşıyorsak bu böcekle de maalesef yaşam alanlarımızı paylaşmak zorunda kalabiliriz” diye konuştu. "Dünya literatüründe ismi ’baş belası böcek’ olarak geçiyor" Artvin Çoruh Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Temel Göktürk, böceğin dünya literatüründe isminin baş belası böcek olarak geçtiğini ifade ederek “Bu zararlı böcek baş belası bir böcek. Zaten dünyanın bütün literatürlerinde bunu kahverengi kokarca olarak bahsederken ’baş belası böcek’ olarak ifade ediliyor. Gereçse de şu; yemediği suyunu emmediği bitki yok. Sadece reçineli bitkiler hariç yeryüzündeki bütün bitkilerin öz sularını emerek beraber zarar veriyor. Ama fındıktaki en büyük tehlike şu; fındığın suyunu emme esnasında salgılamış olduğu bir madde fındığı acılaşmasına neden oluyor. Randıman düşüklüğünden ziyade fındıktaki bu acılaşma fındığın kullanım değerlerini ortadan kaldırıyor ve fındık sadece fındık yağı olarak kullanılabiliyor. Buradaki mücadele vatandaşa bırakılacak kadar kolay bir konu değil. Dolayısıyla vurgulamak istediğimiz konuda eylem planında çiftçiyi de bu mücadeleye katacak projeler üretmek. Örnek verecek olursak tuzağın benden kampanyasıyla beraber bunu yakalayacak olan tuzakları çiftçiye verilebilir çiftçi bu tuzaklarla beraber bu böcekleri yakalayabilir. İlacın benden kampanyasıyla beraber özellikle buna karşı atılacak olan ilaçları bir şekilde Tarım Bakanlığı kendi bünyesinde düzenleyip bir sınırlama koymalı. Yoksa ilaçlı mücadelede çözüm değil. Çünkü Doğu Karadeniz Bölgesinin yapı itibariyle atılan ilaçların denize ulaşması çok kolay. Bir de bölgede arıcılıkta söz konusu. Buna ilave olarakta birçok canlının doğal düşmanı da alanda mevcut bunlarında ölümüne neden olabiliriz. Buna karşı birden fazla mücadele yöntemlerinin aynı anda ve seferberlik olarak kullanılması gerekiyor” ifadelerini kullandı. "Önlem alınmazsa fındık para etmeyecek" Böcekle ilgili önlem alınmadığı takdirde fındığın para etmeyeceğine dikkat çeken Göktürk, “Bu böcek üç sene sonra eğer önlem alınmazsa Trabzon, Rize, Giresun ve Ordu bölgesinde fındık alanlarında fındık para etmeyecek. Yani üreticimiz fındığını satamayacak. Şayet bu böcekle beraber mümkün olduğu kadar erken bir zamanda ve uygun olan yöntemlerle mücadeleye başlamak zorundayız. Şu anda böceğimiz kışlak dediğimiz kışı geçirdiği yerlerden havaların ısınmasıyla beraber çıktı artık yavaş yavaş yeşil alanlara doğru geldi. Öncelikle meyve bahçelerinin içerisinde henüz meyve olmadığı için yabancı otların sularını emiyor zaman ilerleyince şuan fındığa yeni yeni gitmeye başladı. Fındık için erken fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman artık fındığa zarar vermeye başlayacak. Doğu Karadeniz Bölgesinde özellikle Artvin, Rize, Trabzon bölgesinde bitki çeşitliliği çok fazla olduğu için henüz tam olarak fındıkta zararını hissetmedik. Fakat son dönemlerde özellikle Giresun’da ve Ordu’da popülasyon yoğunluğu çok fazla bir duruma eriştiği için 2023 yılındaki popülasyonun çok olması 2024 yılında bu böceğin artık gerçekten fındığa zarar vereceği anlamına geliyor. Ama biz fındıktaki zararını fındık nohut büyüklüğüne ulaştığı zaman göreceğiz” şeklinde konuştu. "Vatandaş şuan sadece psikolojik zararını gördü, ekonomik zararını yeni görecek" “Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş” diyen Göktürk, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Böceğin tarihine bakacak olursak 2018 yıllarında Artvin bölgesinden uçarak doğal yollarla yani her hangi bir taşınma ile değil böcek giriş yaptı. Şu anda Artvin’den 2018 yılında girdikten sonra da kendi imkanlarıyla beraber yılda 70-80 kilometrelik mesafeyi uçarak oradan Rize’ye, Rize’den Trabzon’a, Trabzon’dan Giresun’a, Ordu’ya, Samsun’a aynı şekilde şu anda böcek Doğu Karadeniz Bölgesinde bulunmadığı il yok diyebiliriz. Kastamonu, Sinop o bölgeden de devam ederek şuan Marmara bölgesinde bile bu böceği görmemiz mümkün. Şu anda insanlarımız bu böceğin kışın evleri tercih ettiği için evlerde kışı geçirdiği için psikolojik zararını görmüş. Fakat asıl zarar 2024 yılında başlayacak ve böceğin bitkilerdeki zararını göreceğiz.”

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.