TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Balıkçılık

AGRONEWS - Balıkçılık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Balıkçılık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Su ürünleri üretimi 2024 yılında yüzde 7,6 azaldı Haber

Su ürünleri üretimi 2024 yılında yüzde 7,6 azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı Su Ürünleri verilerini paylaştı. Su ürünleri üretimi 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 7,6 azalarak 933 bin 194 ton olarak gerçekleşti. Üretimin yüzde 31,1'ini avcılık yoluyla elde edilen deniz balıkları, yüzde 3,5'ini avcılık yoluyla elde edilen diğer deniz ürünleri, yüzde 3,6'sını avcılık yoluyla elde edilen iç su ürünleri ve yüzde 61,8'ini yetiştiricilik ürünleri oluşturdu. Su ürünleri avcılığı 2024 yılında yüzde 21,6 azaldı Avcılık yoluyla yapılan toplam üretim 356 bin 70 ton, yetiştiricilik üretimi ise 577 bin 124 ton olarak gerçekleşti. Deniz ürünleri avcılığı bir önceki yıla göre yüzde 23,3 azalırken, iç su ürünleri avcılığı yüzde 0,2 arttı. Avlanan deniz balıkları miktarı 2024 yılında 290 bin 68 ton olarak gerçekleşti. Avlanan deniz balıklarının türlerine göre dağılımı incelendiğinde, hamsi balığının 153 bin 175 ton ile en yüksek miktarda avlanan balık olduğu görüldü. Hamsi balığını 49 bin 278 ton ile palamut ve 17 bin 818 ton ile sardalya takip etti. Yetiştiricilik üretimi 2024 yılında yüzde 3,7 arttı Yetiştiricilik yoluyla 2024 yılında yapılan üretimin 405 bin 742 tonu (yüzde 70,3) denizlerde, 171 bin 382 tonu (yüzde 29,7) iç sularda gerçekleşti. Yetiştirilen en önemli balık türleri iç sularda 170 bin 905 ton ile alabalık, denizlerde ise 165 bin 55 ton ile levrek ve 155 bin 279 ton ile çipura oldu.

Malatya'da alabalık üretimi katlanarak arttı Haber

Malatya'da alabalık üretimi katlanarak arttı

Kentte hem baraj hem de kara tesislerinde yapılan üretimle 2024 yılında 6 bin 280 ton balık ve 31 milyon 500 bin adet yavru balık yetiştirildi. Malatya'da su ürünleri üretimi, özellikle porsiyonluk alabalık üzerine yoğunlaşıyor. Su ürünleri yetiştiricilik belgesine sahip üreticiler, Sultansuyu, Karakaya, Sürgü ve 2024 yılında üretime dahil edilen Kapıkaya Turgut Özal baraj gölleri başta olmak üzere birçok kaynak suyu ve akarsuda faaliyet yürütüyor. Ayrıca Günpınar, Gökpınar, Takaz, Beypınarı ve Karapınar gibi kaynak suları da üretimde değerlendiriliyor. 2008 yılından itibaren barajlarda kafes balıkçılığına geçilen Malatya'da, karasal üretim özellikle Doğanşehir ilçesine bağlı Sürgü Mahallesi ile Darende'nin Ayvalı Mahallesi'nde yoğunlaşıyor. Kent genelinde 60 alabalık üretim tesisinin 33'ü baraj göllerinde, 27'si ise kara tesislerinde yer alıyor. Karakaya Barajı ise hem su kalitesi hem de potansiyeli açısından öne çıkarken, mevcut üretim kapasitesinin 10 katı kadar ek üretim yapılabilecek alan olduğu ifade ediliyor. Doğanşehir ilçesi Sürgü Mahallesi'nde alabalık tesisi bulunan Tüm Restoranlar ve Turizmciler Derneği (TÜRES) Malatya Şube Başkanı Rıdvan Budak, bölgenin hem üretim hem de gastronomi turizmi açısından dikkat çektiğini ifade ederek, "Malatya Doğanşehir, su ürünleri anlamında çok kıymetli bir coğrafya. Özellikle Sürgü Mahallesi, doğal kaynakları ve havasıyla balık yetiştiriciliğine çok uygun. Burada kara tesisleri anlamında ciddi yatırımlar var. Balık, sağlık açısından da çok değerli. Omega 3 açısından zengin, kalp dostu bir besin. Doktorların haftada en az bir kez tüketilmesini tavsiye ettiği bir ürün. Biz de bu üretimi hem sürdürülebilir hem de kaliteli hale getirmek için çalışıyoruz" dedi. Bölgenin aynı zamanda gastronomi turizmine katkı sunduğunu da dile getiren Budak, "Gaziantep, Adıyaman, Kahramanmaraş gibi çevre illerden ziyaretçiler geliyor. Bölgemizin alabalığı hem lezzeti hem de doğallığıyla farklılaşıyor. Biz burada balığın da beyaz et kadar kıymetli olduğunu gösteriyoruz. 6 Şubat depremlerinde Doğanşehir en çok hasar alan yerlerden biri oldu. Ancak biz üretimi bir gün bile durdurmadık. Devletimizin de desteğiyle kapasitemizi artırarak üretime devam ettik. Şu anda bölgemiz, Malatya'nın balık ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyor" diye konuştu. Aynı tesiste görev yapan Su Ürünleri Mühendisi Mahmut Özipek ise Türkiye'nin su ürünleri alanında dünya genelinde önemli bir noktaya ulaştığını vurgulayarak, "Alabalık, genellikle kasım sonlarında yumurtlamaya başlar, şubat sonuna kadar bu süreç devam eder. Türkiye, alabalık üretiminde dünya sıralamasında üçüncü, Avrupa'da ise birinci sırada. Bu çok büyük bir başarı. Bölgemizdeki suların soğukluğu ve doğallığı sayesinde alabalık doğal ortamına çok yakın şartlarda yetiştiriliyor. Bu da hem üretim kalitesini hem de lezzeti artırıyor" dedi. Alabalık tüketiminin bölgede oldukça yaygınlaştığını ve halkın bu ürüne ilgi gösterdiğini belirten Özipek, "Amacımız sadece üretmek değil, aynı zamanda insanların balığı düzenli ve doğru tüketmesini sağlamak. Bu nedenle farklı pişirme teknikleri, ürün çeşitliliği ve tanıtım çalışmalarıyla balık yeme kültürünü daha da yaygınlaştırmayı hedefliyoruz. Ayrıca karasal üretimle baraj üretimi arasında kalite açısından çok fark bulunmuyor. Her iki yöntemle de yüksek standartlarda üretim yapılabiliyor" ifadelerini kullandı.

Karadeniz'de balık stokları azalıyor Haber

Karadeniz'de balık stokları azalıyor

Özellikle son 15 yılda başta hamsi, istavrit olmak üzere diğer balık stoklarında belirgin bir azalma görüldüğünü belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Şahin, bunun iki önemli sebepten kaynaklandığını vurguladı. Balık stoklarındaki azalmayı istatistiki verilerden gördüklerini kaydeden Şahin, "Şu anda tezgâhlarda balık çeşitliliğini zamansal olarak iyi görsek te bana göre henüz daha bir iyileşme yok. Bunlarla ilgili veriler yaptığımız çalışmalardan karşımıza çıkacak. Aldığımız örnekler yaptığımız analizler bize bunu verecek" dedi. Kirlilik ve aşırı avcılık öne çıkıyor Balık stoklarındaki azalmanın nedenleri arasında kirlilik ve aşırı avlanmanın öne çıktığını belirten Şahin, "Karadeniz'de son 15 yıldır özellikle hamsi, istavrit ve diğer balıklar stoklarında bir azalma var bunu görülüyor. Bunu istatistiki verilerde de görüyoruz, her geçen gün karşımıza net bir şekilde çıkıyor. Bununla ilgili ilk olarak üç yıl önce Tarım Bakanlığı direkt devreye girerek balık boyunu ölçerek hemen av yasağı getirirdi. Belli bir süre av yasağı uyguluyor ki çok güzel bir yöntem. Ancak bakıyoruz ki Karadeniz'de stoklar azalıyor. Bize göre iki tane önemli sebep var. Bir tanesi Karadeniz'in her geçen gün kirlenmesi kıyılarımızdaki kirlilik gerek çöp atığı gerek biyolojik atıklar bunu bize gösteriyor. Diğeri de balıkçılarımızın yapmış olduğu aşırı avlanma ve av tekniklerindeki hatalar karşımıza çıkıyor. Bu konuda da Tarım Bakanlığı her geçen gün yeni kanunlarla yeni uygulamalarla bunları gidermeye, düzeltmeye çalışıyor. Şu anda tezgâhlarda balık çeşitliliğini zamansal olarak iyi görsek te bana göre henüz daha bir iyileşme yok. Bunlarla ilgili veriler yaptığımız çalışmalardan karşımıza çıkacak. Aldığımız örnekler yaptığımız analizler bize bunu verecek" diye konuştu. Balık avı süresinin uzatılıp ya da kısaltılmasıyla ilgili yapılan spekülasyonlarla ilgili değerlendirmede bulunan Şahin, "Av yasağı uzatılsın veya kısaltılsın ya da şu tarihte başlasın şu tarihte bitsin diye ezbere söylemek çok yanlış. Bu sene için örnek verecek olursak, bu sene deniz suyu çok geç ısındı. Halen daha belli sıcaklık derecesinin altında şu anda. Bu da bizim yazın üreyen balık stokları için henüz daha üreme döngüsü başlamadı demek. Belki balıkların karnında havyar var ama bunu dökmüyor. Bunun en güzel tarafı bunu sahada takip etmek. Su sıcaklığı ile beraber balıkların üreme döngüsü zaten bizim av yasaklarımız üreme döngüsüyle alakalı bir yasak. Bu üreme döngüsünü Tarım Bakanlığı, üniversiteler beraber takip edip ne zaman uygun görürseler o zaman demesi lazım. Bu belki 15 gün geç olacak ama en azından tam bir veriye dayanarak, sahadaki çalışmaya dayanarak elde edilmiş, verilmiş bir karar olacaktır. Bence bu şekilde yürütülmeli" ifadelerini kullandı.

Kafesten kaçtılar ama oltadan kaçamadılar Video Galeri

Kafesten kaçtılar ama oltadan kaçamadılar

Trabzon'un Vakfıkebir ilçesi açıklarında bulunan kafeslerden geçtiğimiz hafta başlayan somon hasadı sırasında kaçtıkları tahmin edilen ağırlığı 4-6 kg arasında değişen somonları tutmak için balıkçılar oltaları ile büyük çaba harcadılar. Trabzon'un Vakfıkebir ile Çarşıbaşı ilçeleri arasındaki sahil şeridi bugünlerde olta balıkçılarının uğrak yeri oldu. Bölgede açıkta bulunan somon kafeslerinde geçtiğimiz hafta somon hasadı başlarken, hasat sırasında kafesten veya tekneden denize kaçtığı tahmin edilen somonlar sahil şeridine akın etti. Bunu duyan olta balıkçıları sahile akın ederken, ağırlıkları 4-6 kg arasında değişen büyük somon balıkları balıkçıların yoğun ilgisini çekti. Somonları yakalamak için yoğun çaba sarf eden olta balıkçılarından Hüseyin Açıkgöz (44) gün boyu uğraşları sonrasında ağırlıkları 4-6 kg arasında değişen 10 somonu yakalamayı başardı. Açıkgöz, "Yıllardır bölgede dönem dönem somon kafeslerinin fırtınada parçalanmasından veya kafeslerden kaçan somonları tutarız ancak bu kadar büyük somonları hiç görmemiştik. Bir çok arkadaşımızın misinası koptu. Balıklar çok büyüktü ve bizleri çok uğraştırdı" dedi. Hüseyin Açıkgöz, tuttukları balıkların bazılarını fırınlara ekmek karşılığında verdiklerini, bazılarını ise arkadaşlarına dağıttığını sözlerine ekledi.

Doğu Karadeniz'de somon hasadı başladı Haber

Doğu Karadeniz'de somon hasadı başladı

1 Temmuz'a kadar sürecek olan hasat döneminde denizden çıkartılan somonlar büyük bir titizlikle fabrikalarda işlenerek dünyanın farklı ülkelerine gönderilmek üzere paketleniyor. Ülkemizde kişi başına tüketilen balık miktarı 7.2 kilogram olurken, Japonya'da ise bu rakam 65 kilogramı bulduğu belirtiliyor. Ülkemizden 2024 yılında somon ihracatından yaklaşık 500 milyon dolar döviz sağlanırken, bu yılın dört aylık döneminde ise bu rakam 117 milyon dolara ulaştığı belirtildi. İhracatın göz bebeği Türk somonunun ihracat bakımından ülkemizin göz bebeği olduğunu belirten Politek Su Ürünleri Genel Müdür Yardımcısı Talha Altun, "Bölgemizde fındıktan sonra en büyük ihracat kalemlerinden bir tanesi somon" dedi. Eylül-Ekim-Kasım gibi barajlardan denize indirmiş oldukları balıkları yaklaşık 7 ay boyunca denizdeki kafeslerde büyüttüklerini belirten Altun "Hasadımız başladı. Nisan-Mayıs-Haziran dönemlerinde 1 Temmuz itibariyle hasat dönemimiz bitiyor. Daha sonra işlemiş olduğumuz ürünleri yurt dışına ihracat çalışmalarımız devam ediyor. Denize indirmiş olduğumuz 500 gramlık balıklar denizde ortalama 3-4 kilograma geldiği zaman hasat tamamlanmış oluyor" dedi. Geçen yıl somon ihracatından 500 milyon dolarlık döviz girdisi sağlandığını bu yılın 4 aylık döneminde ise bu rakam 117 milyon dolar olduğunu kaydeden Altun, "2024 yılında somon ihracatını 500 milyon dolarla kapattık Nisan ayı itibariyle 117 milyon dolardan gidiyoruz. İnşallah bu sene geçtiğimiz seneyi geçeceğimizi düşünüyoruz. Türk somonu ağırlıklı olarak Rusya, Japonya, Kanada ve Avrupa ülkelerinden Fransa son dönemde artan taleplere karşılık veriyor diyebiliriz" diye konuştu. Norveç somonuna göre hem tat, hem renk olarak farklı Türk somunun Norveç somonuna göre daha lezzetli olduğunu bunun da denizdeki tuzluluk oranının az olmasından kaynaklandığını kaydeden Altun, "Türk somonunun Norveç somonuna göre farklılıklarına bakacak olursak aslınca Norveç somonuna göre daha kaliteli daha lezzetli bir balık. Hem renk olarak hem tat olarak Omega-3 ve Omega 6 olarak Norveç somonuna göre daha iyi bir balık. Dolayısıyla son dönemlerde özellikle Japonların tercih ettiği bir balık diyebiliriz. Bu balık özellikle Karadeniz Bölgesi, Doğu Karadeniz Bölgesinde ağırlıklı olarak oluyor. Çünkü tuzluluk oranı diğer denizlere göre daha düşük. Akarsuların da çok büyük etkeni var. Bölgemizdeki akarsu zenginliği de buna bir etken" ifadelerini kullandı. Ülkemizde balık tüketim miktarının kişi başına 7.2 kilogram olduğunu Japonya'da ise bu rakamın 65 kilograma kadar çıktığını hatırlatan Altun, "Trabzon, Rize, Artvin bölgesinde yoğun olmakla beraber Ordu, Samsun, Sinop'a kadar uzayan bir üretim alanı var. Somon ihracatının tamamı hemen hemen Karadeniz bölgesinden oluyor. Çünkü tuzluluk oranı nedeniyle diğer bölgelerde somon üretimi olmuyor. İç piyasadaki tüketimimiz şu anda kişi başı 7.2 kilogram. Amacımız iç piyasadaki tüketimimizi artırabilmek. Çünkü Avrupa'da ortalama 28 kilogram. Japonya'da 65 kilogramı bulabiliyor. Şu an dünyada en az balık tüketen ülkelerden biriyiz. Amacımız 2030 yılına kadar tüketimi 21 kilolara çıkartmak" şeklinde konuştu. "Norveç yıllık 2 milyon ton üretim yaparken Türkiye olarak yüz bin tonlardayız" Norveç'in yıllık somon üretim miktarının 2 milyon ton civarında olduğunu ülkemizde ise bu ise bu rakam yüz bin tonlarda olduğunu belirten Altun, "Türk somonu ihracatı serüveni 2016 yılında başladı. Norveç bu işe 1940 yıllarında girmiş. Şili 1980'lerde girmiş dünyanın en büyük üreticileri. Türkiye olarak onların yanında çok çok düşük bir konumdayız. İnşallah farkındalığımız arttıkça dünyadaki kalitemizi de artırdıkça pazarda ciddi bir ivmemiz oluşacaktır. Norveç yıllık yaklaşık 2 milyon tona yakın üretim yapıyor. Şili bir milyon tona yakın üretim yapıyor. Türkiye şu anda üretim miktarı yaklaşık yüz bin tonlarda. Oldukça düşük seviyelerde kat edecek çok daha yolumuz var diyebiliriz" dedi.

Gemlik Sahilleri'nde tehlike: Müsilaj balık yumurtalarını öldürüyor Haber

Gemlik Sahilleri'nde tehlike: Müsilaj balık yumurtalarını öldürüyor

Kooperatif Başkanı Dalarel, yaptığı açıklamada, Gemlik Körfezi ve Marmara Denizi'nin birçok yerinde eylülden bu yana görülen müsilajın deniz yüzeyi sıcaklığının yükselmesiyle daha net ortaya çıkmaya başladığını ve adeta bela olduğunu söyledi. Genellikle diplerde olan, balıkçılara ciddi zararlar veren müsilajın birçok noktada yüzeye çıktığını aktaran Dalarel, deniz yüzeyinin Gemlik'in bazı yerlerinde adeta bataklık gibi göründüğünü anlattı. Dalarel, 15 Nisan'da av yasağının başladığını, balıkların üreme döneminde olunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Müsilaj yüzünden balıklar zaten yeteri kadar yumurta bırakamadı. Bırakılan yumurtaları da müsilaj şimdilerde yüzeye taşıyor. Bu da yumurtaların ölmesine ve üreme döneminin çok verimsiz geçmesine yol açıyor. Deniz dibinde de üzerini kapladığı yumurtaların ölmesine neden oluyor. Böyle giderse gelecek yıllarda balık bulmakta zorlanacağız. Denizimizi kirletmeyelim. Balıklarımız azalıyor, denizde yaşam azalıyor. Marmara Denizi'nin ölmesinin herkese zararı olur." Deniz yüzeyi sıcaklığı 16-17 dereceye çıkınca daha çok müsilaj görülmeye başlayacağını ifade eden Dalarel, "Bir litre bile arıtılmamış suyun denize verilmemesi gerekiyor. Fabrikaların derin deşarjını önlemeliyiz. Teknelerimiz motorları inanılmaz zararlar gördü. Balıkçıların açılmaya korkuyor artık" dedi. Gemlik'te sahil kıyısına gelenler de ortaya çıkan kirli görüntüden rahatsızlarını dile getirdi ve önlenmesini istedi. "Kıymetli mücevheri atık çukuruna çevirdik" Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi ve Marmara Denizi Eylem Planı Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın sadece balıklar değil denizdeki tüm canlıların yaşamını tehdit ettiğini söyledi. Marmara Denizi'ni bütün sınırları ülke içinde yer alan "nadir ve kıymetli bir mücevher" olarak nitelendiren Sarı, ülke nüfusunun dörtte birinin ve sanayinin önemli bölümünün Marmara Denizi çevresinde olduğunu kaydetti. Böylesine kıymetli bir denizin 50 yıldır atık çukuruna çevrildiğini vurgulayan Sarı, şöyle konuştu: "Evsel atıkların en iyi ihtimalle yarısını, sanayi atıklarının sadece yüzde 30'unu arıtıyoruz. Tarımsal atıkları hiç arıtmıyoruz. Bu kadar kötü kullanımın sonucunda Marmara Denizi hepsini bir anda temizleyebilecek miydi? Birikti, birikti ve artık taştı. 'Ben sizinle yaşayamıyorum' diyor Marmara Denizi. Müsilajla diyor bunu. Denizle kurulan yanlış ilişkinin sonucudur müsilaj. 2021'de müsilajı gördük ve öyle böyle halledildi ama Marmara'nın kirlilik yükünü azaltmadık." Çok uyardığını, aylardır denizin dibinden, canlılardan tehlikenin görüntülerini paylaştığını anlatan Sarı, "Şimdi müsilaj yüzeye çıktı. Kimse müsilajı yüzeye çıkmadan anlamadı, görmedi, kabul etmedi. 14 dereceyi geçti yüzey sıcaklıkları ve yoğun şekilde yüzeye çıkmaya başladı. Denizi kaybetmeden kirlilik yükünü azaltalım. Bir litre bile atık gitmemeli. Acilen ilgili tüm kurumlar bir araya gelmeli ve atık yükü azaltılmalı. Yoksa çok daha kötü günler bizi bekliyor" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.