TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Burdur

AGRONEWS - Burdur haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Burdur haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Küresel ısınma ve don gül üretimini vurdu, rekolte yarı yarıya düştü Haber

Küresel ısınma ve don gül üretimini vurdu, rekolte yarı yarıya düştü

'Güller ve Göller Diyarı' Burdur, her bahar rengarenk gülleriyle doğanın en güzel tablolarından birine ev sahipliği yapıyor. Ancak bu yıl göl kıyısındaki gül bahçelerinde başlayan hasat, iklim krizinin acı yüzüyle karşı karşıya. Küresel ısınmanın etkisi ve şiddetli donlar, yıllık 600-700 kilogram olan dekarlık gül verimini 150-200 kilograma kadar geriletti. Doğanın nazlı güzeli güller, bu sene zor bir sınav veriyor. Bölgenin hızla tükenen su kaynaklarına rağmen, gül üretimi adeta bir yaşam kaynağı olmaya devam ediyor. Mısır ve yoncaya kıyasla yüzde 75 daha az su tüketen gül, sadece doğayı değil, ekonomiyi de canlandırıyor. Ayrıca Burdur Gölü'nün tozlarının yayılımını engelleyen gül, hem çevre hem de insan sağlığı için büyük bir koruyucu görev üstleniyor. Burdur Gölü kenarında yaklaşık 400 dekarlık alanda sürdürülen bu değerli üretim, sadece gül yağı ihracatıyla değil, bölgedeki ekoturizm hareketliliğiyle de ekonomiye can veriyor. Geçen yıl litre başına 11-12 bin euro arasında seyreden gül yağı fiyatlarının, bu yıl yüzde 40 düşerek 7-10 bin euro bandına gerilemesi bekleniyor. Üretim hedefleri de donun etkisiyle yarı yarıya düşerek 50-100 litreden 20-30 litreye inmiş durumda. Küresel ısınma ve don olayları, Burdur'daki gül bahçelerinde çiçek tomurcuklarının olgunlaşmasını engelledi. Birçok alanda tomurcuklar don nedeniyle zarar görürken, bazı alanlarda sadece yaprakların kaldığı gözlendi. Bu durum, gül üretimindeki dramatik düşüşün temel sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Burdur'un eşsiz gül bahçeleri, zorluklara rağmen her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Bu yıl ekoturizmin daha da canlanması beklenirken, bölge halkı umudunu koruyor. Güller, Burdur'un hem doğasına hem de ekonomisine hayat vermeye devam ediyor. Gül bahçeleri göl tozlarına perdeleme yapıyor Göller yöresinde iklim değişikliği ve artan tarım hayvancılık faaliyetlerinin su kaynaklarını ciddi şekilde etkilediğini söyleyen Lisinia Proje alanı sorumlusu ve gül üreticisi Öztürk Sarıca, "Göller yöresinde özellikle küresel ısınmaya bağlı suların hızlı bir şekilde buharlaşması, bunun yanında yöredeki büyükbaş hayvancılık, mısır ve yonca üretiminin artmış olması maalesef yeryüzü sularını bitirmiş olduğu gibi yer altı sularını da ciddi anlamda etkiledi. Burdur Gölü bunun en canlı örneklerinden bir tanesi. Gül, mısır ve yoncaya göre yüzde 75 oranında daha az su tüketen bir bitki. Aynı zamanda ekonomik değeri çok yüksek bir bitki. Gölde tozlaşan alanların tozları özellikle yakın çevreye yayılırken tıbbi aromatik bitkiler ve gül, tozlar konusunda ciddi anlamda bir perdeleme yapıyor. Bu perdeleme sayesinde tozlar insan sağlığını daha az etkiler hale geliyor ve daha uzak yerlere taşınmasını engellemiş oluyor. Tabii ki o yüzden gül üretimi Burdur Gölü ve çevresinde olmazsa olmazımız" dedi. Küresel ısınma ve yaşanan don olayları verimi yarı yarıya düşürdü Burdur Lisinia projesinde gül hasadı başladığını ancak iklim şartlarının verimi olumsuz etkilediğini açıklayan Sarıca, "Burdur Lisinia'da gül hasadımız başladı. Ama son yıllardaki küresel ısınmanın etkileri maalesef üretimimizi de etkilemiş durumda. Özellikle son yaşanan donlar nedeniyle dekarda yaklaşık 600 ile 700 kilograma kadar aldığımız gül verimi şu anda 150 ile 200 kilograma kadar düşecek gibi görünüyor. Donlar ile birlikte tomurcukların gelişimi tamamen durdu ve don aldı. Dolayısıyla bahçelerde eski görselimiz olmasa da gülü toplamak durumundayız. Çünkü Türkiye ekonomisine çok ciddi bir katkısı var. Yaklaşık 400 dekarlık bir alanda biz şu anda gül üretimi yapıyoruz. Bunun yanında gül ekoturizmi ile birlikte ekonomimize destek olmaya çalışıyoruz. Gül yağının tamamı yurt dışına ihraç ediliyor. Hem gül üretiminin yaşanan donlardan dolayı düşmüş olması hem de gül fiyatlarının düşük seyredecek olması ekonomik anlamda yöre insanını, göller yöresindeki gül üreticilerini biraz etkileyecek görünüyor" şeklinde konuştu. Gül yağı beklentisi geçen yıla göre yüzde 50'nin altına düştü Geçtiğimiz yıl 50 ile 100 kilo arası bir gül yağı üretimi hedeflediklerini ancak bu yıl bunun yarısı kadar bir gül yağı hedeflerinin olduğunu belirten Sarıca, "Tabii ki o da eğer ısı şartları, bulutlanma ve yağış yolunda giderse. Eğer ciddi anlamda iklimsel değişiklikler olursa belki de onu bile alamayacağız. Yaklaşık 20 ile 30 litre arasında bir beklentimiz var. Tabii ki gülyağı fiyatlarının da düşeceği bu yıl için söyleniyor. Dolayısıyla geçen yılki üretim hedeflerine ulaşamamanın yanında aynı zamanda maddi hedeflere de ulaşamayacağız" dedi. Geçen yılın yüksek fiyatları bu yıl düşüş eğiliminde ancak piyasa henüz netleşmedi Gül yağı fiyatları hakkındaki söylentileri de açıklayan Öztürk Sarıca, "Gül yağı geçen yıl 11 bin ile 12 bin euro seviyesinde seyrediyordu. Bu yıl fiyatların 7 ile 10 bin euro arasında olacağı söyleniyor. Tabi şu an tamamen piyasa oluşmuş değil tamamen söylentiler üzerinden söylemiş olduğum fiyatlar bunlar. Hem donun etkisi, verimin az olması, diğer taraftan iklimin çok anormal seyretmesi ki geçen yıl bu sıralar neredeyse gül veriminin ortasındaydık. Şu an küresel ısınmanın ve donların etkisiyle gül hasadına daha bir hafta önce başladık ve çok yavaş seyreden bir hasat var. Dolayısıyla verimde ciddi kayıplar yasayacağız" ifadelerini kullandı. Gül ihracatın yanında ekoturizme de büyük katkı sağlıyor Geçen yıl 100 bin kişiyi ağırlayan alanlarda bu yıl ziyaretçi sayısında artış beklediklerini belirten Sarıca; "Geçen yıl hasat sırasında ekoturizm etkinlikleri kapsamında yaklaşık 100 bine yakın bir ziyaretçi ağırlamıştık proje alanında. Bu yıl bu sayının biraz daha artacağını düşünüyoruz. Çünkü hasadın başlamasıyla birlikte on binlerce kişi zaten şu ana kadar bahçede bizi ziyaret etmiş durumda. Önümüzdeki günlerde sayının artarak devam edeceğini düşünüyoruz" dedi. Bölgedeki gül üreticileri, küresel iklim değişikliklerinin etkisiyle bu yıl üretimde ciddi düşüşler yaşanacağını belirtiyor.

Litresi 750 TL’den satılan ve susuz yetişen lavanta hasadı başladı Haber

Litresi 750 TL’den satılan ve susuz yetişen lavanta hasadı başladı

350 dönümlük lavanta tarlasının hasadında konuşan Burdur Valisi Türker Öksüz; “84 yıl sonra ilk kez en yüksek sıcaklıkları yaşıyoruz, o yüzden çiftçilerimizin su kullanımlarına dikkat ederek damlama veya susuz tarım ürünleri yetiştirmeliler” dedi. İklim değişikliği nedeniyle yaşanan kuraklıkla boğuşan Burdur’da yaşanan sıcak hava nedeniyle göl ve yer altı sularında ciddi derecede çekilme meydana geldiği için susuz tarım ürünleri yetiştirilmeye başlanmıştı. 2005 Yılında başlatılan proje ile birlikte Burdur Gölü çevresinde susuz tarımının en önemli tıbbi aromatik bitkileri olan lavanta, kekik, lavanta, adaçayı, melisa, biberiye ve gül gibi ürünler yetiştirilerek su kullanımının minimum seviyelere düşürülmesi hedefleniyor. Lisinia Doğa Projesi Kurucusu Öztürk Sarıca ve Burdur Valiliği tarafından Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nin bulunduğu tepelerde yaklaşık 350 dekar araziye ekilen lavantaların hasadı bugün başladı. Mor rengiyle kurak tepeleri adeta masalsı görünüme kavuşturan lavantalar hasat edilmeden önce eko turizm ile hasat edildikten sonrada işlenerek sağlık ve kozmetik alanlarında kullanılarak yöre halkına ekonomik destek sağlıyor. “84 yıl sonra Burdur’da en yüksek sıcaklıkları yaşıyoruz o yüzden susuz tarım bizim için önemli” Lavantanın Burdur için öneminin büyük olduğunu ve susuzlukla mücadele için çiftçilerin su kullanımına dikkat etmesi ve bu tür susuz bitkileri yetiştirmeye çağıran Burdur Valisi Dr. Türker Öksüz, konu ile ilgili yaptığı açıklamada; “ Bugün lavanta hasadı için üniversitemiz yerleşkesi içerisinde hep bir aradayız. Malum lavanta ilimizin önemli aromatik bitkilerinden birisi. Bugün de onun hasadını gerçekleştirmiş olacağız. Tabi bu vesileyle lavanta hasadını yaparken dikkat çekmek istediğimiz birkaç husus daha var onu da ifade etmek istiyorum. Malum bir iklim değişikliği var bütün dünyada ve buna bağlı olarak da tabii sıcaklıklarda ani düşüşler yükselmeler oluyor ve bu da tabiatın dengesini olumsuz yönde etkiliyor. 1940 yılından beri ilk kez 2024 Mayıs ayında en yüksek sıcaklık ortalaması ölçülmüş durumda. Bu küresel ısınmanın dünyada ve ülkemizdeki etkilerini göstermesi açısından önemli bir örnek. Dolayısıyla bu küresel ısınma ortamında bizler mutlaka ilk olarak suyu tasarruflu kullanmamız lazım, su verimliliğini ön plana almamız lazım ve yaptığımız tarımsal faaliyetleri de buna göre planlamamız lazım. Daha az su tüketen, suya az ihtiyaç duyan bitkilerin yetiştirilmesi bu anlamda işte aromatik bitkilerin ekimi bu yüzden önemli. Lavantada ve gül üretimi de suya az ihtiyaç duyan bitkilerden. Bunun tabii hem ekonomik değeri var hem de bir yanda suya az ihtiyaç duyma gibi bir avantajları var” dedi. “Ülkemiz uluslararası alanda su sıkıntısı çeken ülkeler arasında o yüzden susuz tarıma yönelmemiz lazım” Ülkemizin uluslar alanda su sıkıntısı çeken ülkeler arasında olduğunu ve bu yüzden de susuz tarıma yönelmenin çok önemli olduğunu belirten Vali Öksüz, “Biz uluslararası göstergeler açısından su sıkıntısı çeken ülkeler arasındayız. Dolayısıyla mutlak surette suya az ihtiyaç duyan bitkilerin üretimine önem vermemiz lazım. Hatta suyu kullanırken içme suyu kaynaklarından değil atık sulardan, yağmur sularından ve derin sulardan faydalanmamız gibi önümüzde önemli bir husus var” ifadesinde bulundu. Susuz tarım ürünlerinin eko turizme de büyük katkısı var Susuz tarımın kuraklıkla mücadele dışında eko turizme de büyük katkı sunduğunu belirten Vali Öksüz; “Bizim kurumlarımızın desteğiyle başlatılan “Lavantayı yolu projesi” adlı bir proje vardı. Biz de “Gül yolu projesi” diye bir projeyi de mayıs ayı içerisinde başlatmış olduk. Bu projelerin amaçlarından birincisi su verimliliğine katkıda bulunmak, suyun kullanımının sürdürülebilirliğini sağlamak, ikincisi ise bölgemizin eko turizm imkanlarından daha faydalanmasını sağlamak. Çünkü artık turizm çeşitleri arasında çevreye duyarlı olan, çevreye saygılı olan turizm türleri ile doğal güzellikleri de ön plana çıkıyor. Dolayısıyla ilimizin güzelliklerini lavanta, gül bahçelerini, ilimiz tarihi değerlerini, kültürel değerlerini, antik kentlerini bu vesileyle eko turizm ile birlikte canlandırma gayreti içerisindeyiz. Geçtiğimiz günlerde de balon turizminde de bir destinasyon olma yönünde önemli bir adım attık. Bugün de burada eko turizmimize katkı sağlayacak bir lavanta bahçesindeyiz. Artık “Gül Yolu projesi” ve “lavanta Yolu projeleri” ile ilimiz eko turizmde daha ileri hareket edecek ben buna inanıyorum. Bizler de bu anlamda katkı sağlamaya devam edeceğiz Suya az ihtiyaç duyan ürünlerin yetiştiriciliğinde Türkiye’de ilk sıralardayız Suya az ihtiyaç duyan ürünlerin yetiştiriciliğinde Burdur’un Türkiye’de ilk sıralarda olduğunu bu yüzden de şanslı olduklarını dile getiren Vali Dr. Türker Öksüz; “İl olarak suya az ihtiyaç duyan anasonda, çörek otunda, rezene gibi bitkilerde de Türkiye’de önemli üreticiler arasındayız. Dikiliş alanı bakımından 1 ve 2’inci sıralardayız. Dolayısıyla bunun da önemini kıymetini bilerek ama burada da kalmayarak mutlaka suyu tasarruflu kullanan, az tüketen bitkilere yönelmemiz lazım. Hem çevreye katkıda bulunmak hem de ilimizin eko turizmine katkı sağlamak için çalışmalarımızı bundan sonra da sürdüreceğiz.” dedi. Lisinia Doğa Projesi kurucusu Öztürk Sarıca ise ; “ 2005 yılında Lisina Doğa Projesi çerçevesinde başladığımız etkinliklerle ilgili Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde özellikle susuz tarım ve gelecek nesillerin içme sularının korunması ve Burdur Gölü ile ilgili çalışmalarımızda kamu, üniversite ve Lisinia proje birliktelikleriyle burada 675 dekarlık alanda tıbbı aromatik bitki dik im ve faaliyetlerine başladık. Şu anda asıl bu işin çağrıcı üyesi lavanta olmak üzere, kekik, lavanta, adaçayı, melisa, biberiye gibi pek çok ıtri bitkiyi burada yetiştiriyoruz. Ayrıca burada araştırmaları yapılıyor ve bunun yanında çevresel alanda susuz tarımı yöreye anlatmaya çalışıyoruz. Özellikle burada görsellerini kullanarak hem insanları buraya, eko turizme yönlendirmeye hem de özellikle insanları sulu tarımdan susuz tarıma, damlama sulama sistemlerine geçirmeyi bir proje dahilinde anlatmaya çalışıyoruz. Şu an yaklaşık burada 350 dekarlık alanda lavanta, geri kalan alanlarda da kekik, adaçayı ve diğer ıtri bitkiler yetiştiriyoruz. Hasat edilen bitkiler Lisinia proje alanında yağları çıkartıldıktan sonra ekolojik olarak yapılan bu üretimler uluslararası piyasada ve ulusal piyasada değerlendiriliyor. Nihai ürünlere kadar ulaştırılıyor.” şeklinde konuştu. Litresi 750 TL civarında satılıyor Hasadı yapılan lavantaların yağları çıkarılarak litresinin 750 TL civarında satıldığını da belirten Öztürk Sarıca; “Son iki yıldan beri lavanta yağlarının fiyatı düşük seyrediyor. Özellikle 400-750 TL arası fiyat söz konusu ama önümüzdeki yıllarda artarak gideceğini düşünüyorum. Bizdeki asıl amaç lavantadan çok yüksek gelir elde etmek değil. Lavantaya, tıbbı aromatik bitkilerin başkomutanı diyebiliriz. Çünkü insanlar lavantayı görmeye geldiklerinde burada su olayını düşünmeye başlıyorlar. Susuz yetiştiğini görüyorlar. Susuz yetişmesiyle birlikte diğer tıbbı aromatik bitkilerin de yetişebileceğini görüyorlar. Bir anlamda da kokusuyla, rengiyle insanları alanlara çağırıyor. En azından insanların kafasında bir soru işareti oluşturması açısından lavanta her zaman bizim için bir öngörü.” sözlerine yer verdi.

Amerika'daki işini bıraktı, Burdur'da tarıma başladı Haber

Amerika'daki işini bıraktı, Burdur'da tarıma başladı

ABD'deki akademisyenlik görevini bıraktıktan sonra yerleştiği memleketi Burdur'da 4 yıldır susuz tarım yapan Dr. Ece Aynur Onur, kentte kuraklık tehdidinin tehlikeli boyutlara ulaştığını belirtti. Temmuz ve ağustosta kenti çok daha zor günler beklediğini ifade eden Dr. Onur, Burdur'da yaşanan susuzluğun 3 önemli nedeni olduğunu; bunların, mermer ocaklarının denetimsiz su kullanması, kaçak sondajların önüne geçilememesi ve tarımda yanlış sulama olduğunu anlattı. Kentin, mermer ocaklarının en yoğun olduğu illerin başında geldiğini anlatan Dr. Onur, "Mermer bloklarının kesiminde tonlarca su harcanıyor ancak bu kullanımın kaydı ve denetimi yok. İkincisi, örneğin Karataş Gölümüz, çevresindeki yüzlerce kaçak sondaj nedeniyle tamamen kurudu. Şimdi Burdur Gölümüz de aynı tehlike ile karşı karşıya. Kaçak sondajlar 15 bin TL gibi sembolik cezalarla yasal hale getiriliyor, acilen bunun önüne geçilmeli. Üçüncüsü, Burdur ve çevresinde büyükbaş yemi olarak yetiştirilen mısır ve yoncanın dönümüne senede 700 ile 1000 ton arasında su harcanıyor. Kuraklık tehdidi altında çok su tüketen tarım ürünlerini üretmek ne yazık ki susuzluğa, kuraklığa davetiye çıkarmak demektir. Burdur gibi kuraklık ve susuzluk yaşayan bir şehirde peyzaj düzenlemesi mutlaka sulamasız yetiştirilebilecek bitkilerle yapılmalı ve eğlence havuzları bir süreliğine de olsa devre dışı bırakılmalıdır" diye konuştu. Burdur'da 4 yıldır yürüttüğü susuz tarım projesinin kentin susuzluk ve kuraklığına çare olacak çok önemli bir proje olduğunu söyleyen Dr. Ece Aynur Onur, "Kuraklığa sebep olan mısır, yonca, mermer sarmalından çıkmamızın tek yolu susuz tarım ile ekonomik değeri yüksek şifalı bitkiler ve gıda üretimi yapmaktır" dedi.

Burdur’da adaçayları çiçek açtı, tarlalar mora büründü Haber

Burdur’da adaçayları çiçek açtı, tarlalar mora büründü

Burdur’da Lavanta Deresi’ne dikilen adaçaylarının çiçek açmasıyla birlikte tarlalar mora büründü. Litresi 1000 ile 1500 TL arasında satışa sürülen adaçaylarına ise ilgi büyük. Burdur’da 2005 yılında Burdur Gölü’nü kurtarmak amacıyla başlatılan Lisinia Projesi çerçevesinde tarlalara mısır ve yoncaya göre daha az su tüketen gül, lavanta ve adaçayı gibi bitkiler dikilmişti. Böylelikle susuz tarım faaliyetleri gerçekleştirilerek göl ve yer altı içme sularının daha az kullanımı sağlanıyor. Burdur’un Yeşilova ilçesi Akçaköy’de bulunan Lavanta Deresi olarak adlandırılan bölgede yaklaşık 900 dekar alana dikilen adaçayları iklim değişikliği nedeniyle erken çiçek açınca tarlalar mora büründü. Salda Gölü ile Burdur Gölü’nü birbirine bağlayan Lavanta ve gül yolu üzerinde bulunan tarlalar aynı zamanda eko turizme de büyük katkı sağlıyor. Temmuz ile Ekim arasındaki hasat edilen adaçayının hem kurusu hem de yağı farklı alanlarda kullanıldığı için büyük ilgi görüyor. Adaçayı yağının kilosu geçtiğimiz yıl 1000 ile 1500 TL arasında satılırken üreticiler bu seneki fiyatların daha da artacağını düşünüyor. Susuz tarım projesi ile birlikte bölgeye adaçayı dikerek eko turizmin canlanmasına öncülük edenlerden biri olan Lisinia Doğa Projesi kurucusu Veteriner Öztürk Sarıca; “2005’te başladığımız Lisinia Projesi çerçevesinde özellikle Burdur Gölü’nü ve gelecek nesillerin içme sularının kurtarılması noktasında yaptığımız çalışmalarla birlikte Akçaköy’de adaçayı tarımına başladık. Adaçayı hiç su tüketmeden yetişebilen bir bitki. Aynı zamanda uluslararası piyasada ciddi anlamda ülkemize döviz kazandırabilen bir bitki. Adaçayının hem kurusu hem de yağı uluslararası piyasalarda ve Türkiye’de satılabiliyor. Yaklaşık 900 dekarlık alanda biz adaçayı üretimi yapıyoruz. Bu yıl iklimsel şartların birazcık değişmesi ile birlikte adaçayları da biraz erken açmış durumda. Tabii ki lavantadan sonra en ciddi mor görüntüyü biz adaçayında gördük. Uçsuz bucaksız adaçayı bahçelerinde şu an hem eko turizme adaçayı bahçelerini kazandırmış durumdayız hem de insanların gelip de görebileceği ve rahatlayabileceği o mor görüntüyü adaçaylarında yakalayabilme durumları var” şeklinde konuştu. Birçok hastalığa karşı doğal çözüm yolu Adaçayının birçok hastalığa iyi geldiğini bu yüzden de çok fazla tercih edildiğini de dile getiren Öztürk Sarıca, “Adaçayı özellikle mide ağrılarında, Helikobakter Plori’nin sebep olduğu gastritlerde çok etkili. Diğer taraftan Staphylococcus Aureus’un sebep olduğu diğer hastalıklarda da çok etkili. Bunun yanında sindirim sistemi problemlerinde, özellikle gaz problemlerinde, çocukların gaz problemlerinde çok ciddi anlamda adaçayı kullanılabiliyor. Bunun yanında adaçayı sadece antimikrobiyal olarak bakterileri öldürmüyor. Bunun yanında mantarlarda ve birçok virüse karşı da etkili. Dolayısıyla hayatımızın her noktasında adaçayı kullanma şansımız var. Özellikle geçmeyen boğaz ağrılarında, Streptokok dediğimiz antibiyotiklere karşı dirençli olan bakterileri de öldürme durumu var” dedi. Susuz yetişiyor, bin ile bin 500 TL arasında satılıyor Adaçayının yüksek kesimlerde susuz yetiştiğini ve litre fiyatının bin ile bin 500 TL arasında değiştiğini de belirten Sarıca, “Adaçayı 800 ile 900 arasındaki rakamlarda damlama sulama sistemiyle yetişebiliyor, onun üzerindeki rakımlarda ise susuz olarak yetiştirilebiliyor. Şu an biz Akçaköy Lavanta Deresi’nde yaklaşık 900 dekarlık adaçayı bahçelerimizde, tarlalarımızda hiç su kullanmadan bu üretim yapabiliyoruz. Adaçayı hasadı temmuz ayında başlayıp ekim ayı sonun kadar devam ediyor. Uzun bir hasat dönemi var. Yani belirli bir ayda hasadını yapmak zorunda değilsiniz. Hasadı gelen tarlaları zamanında işleyebilme şansınız var. Adaçayının hem kurusu hem de yağı değerlendirildiği için bu süreçte gelen taleplere göre ister yağını çıkartabiliyorsunuz ya da kurusunu yapıp iç piyasaya ve uluslararası piyasaya satabiliyorsunuz. Ada çayının geçen yılki litre fiyatı 1000 TL ise 1500 TL arasındaydı. Tabii ki bu yılki fiyatlar henüz daha ürün çıkmadığı için açıklanmış değil ama zannediyorum daha cazip fiyatlara doğru gelişecek” sözlerini sarf etti. Hasat ettikleri adaçaylarını farklı alanlarda kullandıklarını söyleyen Öztürk Sarıca, “Adaçayını hasat ettikten sonra büyük bir kısmını Lisinia proje alanındaki distilasyon tesislerimizde yağını çıkartıyoruz. Yağını çıkarttıktan sonra bu hem yağ olarak satılabiliyor hem de burada eko turizme gelen kişiler tarafından 10’ar gramlık şişelerde satış yapılıyor. Bunun yanında kozmetik alanda veya yağ karışımlarında burada işlemlerden geçtikten sonra satışa sunuluyor” dedi.

Mis kokulu bahçelerle çevrili “Gül Yolu” açıldı Haber

Mis kokulu bahçelerle çevrili “Gül Yolu” açıldı

Gül Yolu’nun hem eko turizme hem de Burdur ekonomisine büyük katkı sağlaması hedefleniyor. Yaklaşık 15 yıl önce başlatılan ve Burdur Gölü’nün kurtarmak amacıyla başlatılan Lisinia Doğa Projesi çerçevesinde göl kenarında bulunan Karakent ve İlyas köyü arazilerine gül bahçeleri dikilmişti. Dikilen güller hem çıkarılan yağı hem de ziyarete gelen turistler nedeniyle Burdur ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Eko turizmin daha da canlandırılması amacıyla Salda Gölü’nden başlayıp İlyas Köyü’ne kadar olan Lavanta Yolu Burdur Valiliği, İl Özel İdaresi, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü ve Lisinia Doğa’nın ortak çalışmasıyla aynı zamanda Gül Yolu olarak isimlendirildi. Yıllardır Salda Gölü’ne gelen ziyaretçilerin Lavanta bahçelerini gezmek amacıyla kullandığı yol artık gül bahçeleri için de kullanılacak. Lisinia Proje Alanı’nda yapılan Gül Yolu açılış törenine Burdur Valisi Türker Öksüz, Milletvekilleri Adem Korkmaz ve İzzet Akbulut, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Emre Gürsoy, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Güder, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav ve Lisinia Doğa Proje kurucusu Öztürk Sarıca ve protokol üyeleri katıldı. Açılışta konuşan Öztürk Sarıca, “Yaklaşık 15 yıldan beri Lisinia Doğa olarak burada projeler yürütmekteyiz. En önemli projelerimizden bir tanesi Burdur Gölü. Küresel ısınma nedeniyle gölümüzü kaybediyoruz. Gül aynı zamanda çok az su tüketiyor ve 1300 rakımın üzerinde susuz yetişebilen bir ürün. Gül kültürünün başladığı yerlerden birisindeyiz. İlyas köyünden Salda Gölü’ne kadar olan güzergah aynı zamanda doğal bir gül rotası. Biz iki yıldan beri bu rotayı gül ile ilgili eko turizmi canlandırmak amacıyla projeler yürütüyoruz” dedi. Vali Türker Öksüz ise, “Gül yolu projemiz için hepimiz bir aradayız bugün ilimize ekoturizm faaliyeti olarak Gül Yolu projesini başlatıyoruz. Amacımız yaylalarıyla doğal güzellikleri ile, Sagalassos Antik Kenti ile, Kibyra Antik Kenti ile Salda Gölü ile ve yaylalarıyla, hem doğal güzellikleri hem de kültürel mirası oluşturan kültürel turizme kaynaklık eden değerlerini tanıtmak ve turizm pastasından eko turizm ile fazlasıyla fazla pay almak. Bu bölge lavanta ile ünlü bir bölge. Lavanta yolunu aynı zamanda biz bugün bir gül yoluna da çevirmek istiyoruz. Amacımız bütün yerli ve yabancı ziyaretçilerin hakikaten eko turizmde çok önde olan şehrimizi tanımaları, buranın geleneksel kültürünü tanımaları ve şehrimize katkıda bulunmaları. Bunun için İl Özel İdaremiz, diğer kamu kurum ve kuruluşlarımızla birlikte inşallah bu proje ile birlikte şehrimize katma değer sağlayacak, ekonomik katkı sağlayacak, yerel halkın kalkınmasına hizmet edecek projeyi uygulamak inşallah nasip olur. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Umuyorum ki turizmi çeşitlendirme de bu önemli bir adım olur ve bunu daha büyüterek daha genişleterek projeyi devam ettirmiş oluruz. Bütün ziyaretçileri Türkiye’den veya dışarıdan yabancıları şehrimizdeki bu lavanta yolunu, gül yolunu görmeye davet ediyoruz" şeklinde konuştu. Törenin ardından Vali Türker Öksüz ve protokol üyeleri gül bahçelerine inerek gül topladı. Lisinia Proje Alanı’nda yapılan Gül Yolu açılış törenine Burdur Valisi Türker Öksüz, Milletvekilleri Adem Korkmaz ve İzzet Akbulut, İl Kültür ve Turizm Müdürü İbrahim Emre Gürsoy, İl Jandarma Komutanı Albay Mustafa Güder, İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Asım Ertilav ve Lisinia Doğa Proje kurucusu Öztürk Sarıca ve protokol üyeleri katıldı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.