TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Enflasyon

AGRONEWS - Enflasyon haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Enflasyon haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TCMB Başkanı Karahan: Haber

TCMB Başkanı Karahan: "Zirai donun enflasyona etkisi 0,4 puan"

TCMB Başkanı Fatih Karahan, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş Başkanlığında toplanan TBMM Plan Bütçe Komisyonu’nda bilgilendirme amacıyla gerçekleştirdiği sunumun ardından milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Karahan, enflasyon oranlarına ve enflasyonun etkilendiği koşullara ilişkin sorulara yanıt verdi. Karahan, dezenflasyon için talep ve beklenti yönetimi yaparak, dezenflasyonu süreciyle uyumlu şekilde tesis edecek parasal sıkılığı sağladıklarını dile getirdi. Karahan şu ifadelere yer verdi: "Birkaç yıla yayılan bir süreçten bahsediyoruz. Yüzde 75’ten tek haneye inmesi öyle bir yıl içinde çok mümkün olmuyor. Bir süreye yayıldığı için de yurt içi ve yurt dışı kaynaklı şokların olması bu sürede ihtimal dahilinde olmuş oluyor. Bu işin doğasında olan bir unsurdur. Ama Merkez Bankası olarak bizim görevimiz bu gelişmelerin dezenflasyon sürecine etkilerini en aza indirgemektir. Maliyeti olmayan bir türbülans yoktur. Ama bizim görevimiz bu maliyeti en aza indirgemektir. Böyle durumlarda görevimiz piyasalara güven vermek, piyasaları sakinleştirmektir." "Yaşanan çalkantının makro finansal istikrarı bozmasına izin vermedik" Son dönemde piyasalarda yaşanan çalkantılarda Merkez Bankası piyasaya güven vererek ilerlediğini kaydeden Karahan, "Az önce bahsettiğim prensipler doğrultusunda araçlarımızı bütün araçlarımızı doğru zamanda ve doğru ölçüde kullanarak yaşanan çalkantının makro finansal istikrarı bozmasına izin vermedik geldiğimiz noktada. Piyasayla uyumlu ve proaktif bir yaklaşım benimsedik. Bu yaklaşımımız sayesinde enflasyon görünümüne ciddi bir bozulma yaşanmadı" diye konuştu. "Arz talep dengesizliğinin yüksek olduğu dönemlerde rezervlerimizi piyasaya sağlamak için kullanıyoruz" Karahan, döviz kurunun seviyesine yönelik herhangi bir hedeflerinin olmadığını da söyledi ve kur politikalarının döviz kurunda aşırı oynaklığı engelleyecek şekilde belirlediklerinin altını çizdi. Karahan, "Arz talep dengesizliğinin çok yüksek olduğu dönemler oluyor. Bu dönemlerde biz rezervlerimizi döviz likiditesi piyasaya sağlamak için kullanıyoruz. Bunu iki yönlü de kullanıyoruz. Geçen sene çok fazla döviz arzı olup döviz talebi az olduğunda alım yönlü müdahalelerle son dönemde de talebi çok fazla arzı öz olduğunda aşırı oynaklığı her zaman engellemek için satım yönlü yönler satım yönlü müdahalelerde de bulunduk, bulunuyoruz" ifadelerini kullandı. "Sunumda 19 Mart’a kadar olan süreç ve ondan sonraki süreci zaten net bir şekilde gösterdik" Karahan, sunumunda rezerv rakamlarında gerçekleşen düşüşlerden bahsetmediğine yönelik eleştirilere de yanıt vererek, "Aslında buna katılmıyorum. Çünkü sunumda oklarla da çok net bir şekilde gösterdik. 19 Mart’a kadar olan süreç ve ondan sonraki süreci zaten net bir şekilde gösterdik. Ama sadece düşüşten bahsetmek de doğru olmaz. Yani bir futbol üzerinden analoji vermiş olalım. Yani 5-2 biten bir maçta size maç nasıl geçti denildiğinde iki gol yedik demezsiniz. Yani 5 gol attık 2 gol yedik ve net olarak 3 farkla kazandık derseniz. Dolayısıyla hem artış hem düşüşü gösteriyoruz ama tabii ki son an itibariyle işte iki sene öncesine göre olan farkı da vurgulamakta fayda olduğunu değerlendiriyorum. Eksi 60 milyardan pozitif seviyelere geldiğimiz bir rezerv seviyesi söz konusu" değerlendirmesinde bulundu. "Kendi değerlendirmemiz rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde" Rezerv yeterliliğiyle ilgili de konuşan Karahan, "Merkez Bankası olarak olası şoklara karşı gerekli dövizli kitlesini bulundurmak amacıyla biz rezerv tutuyoruz. Son dönemde de belli bir miktar azalma söz konusu. Döviz bürüt rezervlerde azalma biraz daha az swap hariç net rezervlere göre. Yeterlilik ölçütlerine baktığımızda birden fazla yeterlilik var. Burada kısa vadeli borç oranına baktığımızda rezerv seviyesi yeterli seviyede değil. Ama ithalata M’ye göre baktığımızda yeterli seviyede ama kendi değerlendirmemiz açıkçası rezerv yeterliliğinin tam olarak olmadığı yönünde. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde piyasa koşulları el verdiğince rezerv bir biriktirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Bunu yaparken de ama en önemli öncelik olarak aktarım mekanizmasını ve likidite koşullarının olumsuz etkilenmemesine dikkat edeceğimizi vurgulamak istiyorum" diye konuştu. "Türk lirasına ilgiyi art artıracak uygulamalarımız devam edecek" Genel olarak rezerv biriktirme politikalarıyla ilgili bir değerlendirme yapılması gerektiğini söyleyen Karahan, rezerv biriktirme stratejilerinin üç parçadan oluştuğunu ifade etti. Karahan, bu parçalardan birinin cari dengeyi düzeltmek olduğunu söyleyerek, "Milli Gelire oranla yüzde 6’ya yaklaşan bir cari açık söz konusuydu. Bunu yüzde 1’in altında olduğunu bu sene görüyoruz. Bu sene yüzde 1’in miktar üstüne gibi 1,2 gibi olabilir. Geçen sene oranla biraz daha yüksek olabilir ama tarih ortalamanın çok çok altında gerçekleşeceğini düşünüyoruz" değerlendirmesinde bulundu. İkinci aşamanın yurt içi yerleşiklerin Türk Lirasına dönüşü olduğunu söyleyen Karahan, hem hane halkında hem de tüzel kişiliklerde dolarizasyonun bozulduğunu ve Türk Lirasına geçişin olduğunu gördüklerini ifade etti. Karahan, gelinen noktada çok sınırlı bir bozulma olduğunu ve hane halkının döviz talebinin olmadığını aktardı. Üçüncü aşamanın ise portföy akımları olduğunu işaret eden Karahan, "Burada evet son dönemde yurt dışı kaynaklı çıkış gördük. Ama biz bunun zaten doğası gereği hızlı girip hızlı çıkabildiğini biliyorduk. Bunun da çok büyük oynaklığa sebep olmasını engellemek için belli limitlerimiz vardı yurt dışı kaynaklı. Bunları da o dönem genişletmeyi düşünmedik. Dolayısıyla riskleri sınırlamış olduk. Bundan sonra da Türk lirasına ilgiyi art artıracak uygulamalarımız devam edecek. Bunlarla rezervleri desteklemeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. "Bankamız şeffaflık noktasında dünyada gerçekten sayılı merkez bankaları arasında" Merkez Bankası’nın şeffaf olmadığı yönündeki eleştirilere de cevap veren Karahan, "Bankamız şeffaflık noktasında dünyada gerçekten sayılı merkez bankaları arasında. Günlük analitik bilanço yayınlıyoruz ve oldukça detaylı bir bilanço. Buradan zaten günlük net bir şekilde pozisyondaki değişimler hesaplanabiliyor. Günlük bazda takip edilebiliyor. Diğer merkez bankalarına baktığınızda en iyisinin haftalık bazda birçoğunun da aylık bazda yayınladığını görebilirsiniz" dedi. "19 Mart'takine benzer bir hareket yaşanmadı piyasadaki oynaklığı kontrol altına aldık" Merkez Bankası’nın müdahale konusunda erken davranmadığı ve geç kaldığı yönündeki eleştirilere değinen Karahan, "Bu noktada 19 Mart günüyle ilgili bilgilendirme yapmam gerekiyor. Burada aslında yurt dışı bankaların Türk bankalarıyla yapabilecekleri işlem limitleri var. Bunlar bizim dışımızda koyulmuş limitler. Yurt dışı bankalarının Türk bankalarına koyduğu limitler. Bu limitler kısa sürede de olunca ani bir yükseliş yaşandı ama o gün günlük işlem hacmi tarihsel ortamların çok çok üstündeydi. Eski sunumlarımızı da grafikte gösterdik. Büyük ölçüde zaten sunumda da söylediğim gibi daha önce de söylediğim gibi yurt dışı kaynaklı bir gelişmeydi. Bunu takip eden birkaç günde de yine yüksek döviz talebi seyretti ama bizim aldığımız önlemler sayesinde 19 Mart'takine benzer bir hareket yaşanmadı. Piyasadaki oynaklığı kontrol altına aldık" diye kaydetti. "Tedbiri bir faiz artışı yaptık" Genel politika duruşlarında hedeflerinin her zaman enflasyonda kalıcı düşüş ve fiyat istikrarı olduğunun altını çizen Karahan, "Burada biz neden indirim patikasındayken neden yukarı yönüne hareket ettik? Çünkü son dönemde yaşanan gelişmeler enflasyon görünümü açısından risk oluşturdu. Yukarı yönlü riskleri arttırdı. Biz de burada sıkı parasal duruşu destekleyici tedbirleri ivedilikle aldık. Tedbirli bir faiz artışı olduğunu söyleyebiliriz" açıklamasında bulundu. Enflasyonun kalıcı olabilme ihtimaline ilişkin sorulan soruya yanıt veren Karahan, enflasyonun düşüş eğiliminde olduğunu ve son iki yılda alınan tedbirlerin olmaması halinde enflasyonun şu anki oranından çok daha yüksek olacağını kaydetti. "Yıl sonu enflasyon beklentisi, tahmin ve belirsizlik aralığı beklentilerimizle uyumlu" Yıl içerisinde enflasyon tahminlerinin güncellenmesine dair konuşan Karahan, şu ifadelere yer verdi: "Burada baktığımızda şu an için yani 2025 yılı sonu için belirlediğimiz tahmin ve belirsizlik aralığı beklentilerle şu anda uyumlu. Ama burada beklentilerin çıpalanmadığı ekonomilerde yüksek seyrettiği ve oynaklık gösterdiği ekonomilerde dönem başında yılsonuna ilişkin tahminler iddialı olabiliyor. Bunlar bir miktarda bizim iddiamızı gösterme amacıyla ama yıl sonuna gelindiğinde tahminlere yakın sayan gerçekleşmeler kredi bilete kazandırıyor. Biz her enflasyon raporu öncesinde bir araya geliyoruz. Bütün güncel veri akışını değerlendirerek tahminde bir güncelleme olup olmadığını değerlendiriyoruz ve bunun kamuoyuyla iletişimini yapıyoruz. Şu anki değerlendirme mevcut veriler itibariyle ciddi bir bozulma olmadığını değerlendiriyoruz." Enflasyon tahmin aralığının açıklığının nedenini de açıklayan Karahan, piyasadaki belirsizlik ve oynaklıkların yüksek olduğu dönemlerde enflasyon tahmin aralığının da yüksek olduğunu kaydetti. "Büyüme eskiye göre bir miktar daha düşük" Para politikası maliyeti ve büyümeye ilişkin konuşan Karahan, "Burada bir miktar kısa dönemli bir yavaşlama olabileceğini söyledik. Geçen senede ikinci ve üçüncü çeyrekte zaten bir miktar ekonomik büyümenin yavaşladığını gördük. Şu anda talepte dengelenme oluyor. Dolayısıyla büyüme bir miktar eskiye göre daha düşük olsa da iç taleple dış talebin katkısı daha dengeli" ifadelerini kullandı. "Zirai donun enflasyona etkisi 0,4 puan" Zirai donun enflasyonu etkisine de değinen Karahan, "Yapılan hesaplara göre zirai donun enflasyona etkisi 0,4 puan kadar olabilir" açıklamasında bulundu.

TÜRK-İŞ Açıkladı: Açlık Sınırı 23 Bin TL Haber

TÜRK-İŞ Açıkladı: Açlık Sınırı 23 Bin TL

ANKARA (İHA) - Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Şubat 2025 açlık ve yoksulluk sınırı verilerini paylaştı. Araştırmaya sonuçlarıyla ilgili yapılan açıklamada, "Çalışanların geçim koşullarını ortaya koymak ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişikliğinin aile bütçesine yansımalarını belirlemek amacıyla her ay düzenli olarak yapılan bu araştırmanın 2025 Şubat ayı sonucuna göre Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 23 bin 323,86 TL'ye, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı ise (yoksulluk sınırı) 75 bin 973,49 TL'ye, bekar bir çalışanın ‘yaşama maliyeti' de aylık 30 bin 206,24 TL'ye yükseldi" ifadelerine yer verildi. GIDA FİYATLARINDA KESKİN ARTIŞ TÜRK-İŞ verilerine göre, şubat ayında gıda fiyatlarında belirgin artışlar yaşandı. Gıda harcamaları bir önceki aya göre yüzde 5,39, yıllık bazda ise yüzde 43,47 oranında yükseldi. 12 aylık ortalama değişim oranı ise yüzde 57,73 olarak hesaplandı. Çarşı, pazar ve marketlerde yapılan araştırmalarda, özellikle temel gıda ürünlerinde fiyat artışlarının devam ettiği gözlemlendi. SÜT VE ET FİYATLARINDA ARTIŞ Süt ve süt ürünleri grubunda çiğ süt fiyatlarındaki yükseliş, raflara doğrudan yansıdı. Süt fiyatlarında en fazla artış görülürken, yoğurt yüzde 2, beyaz peynir ise yüzde 3,5 zamlandı. Et ve tavuk ürünleri de fiyat artışlarından nasibini aldı. Dana kıyma ve kuşbaşı et fiyatlarında artış görülürken, kuzu eti fiyatı bazı marketlerde yükselse de genel ortalamada değişiklik göstermedi. Geçen ay sabit kalan tavuk eti fiyatları ise bu ay yükseldi. Balık fiyatlarında da artış devam ediyor. Hamsinin kilogram fiyatı 270-300 TL arasında değişirken, esnaf satışların ciddi şekilde azaldığını belirtiyor. SEBZE-MEYVE FİYATLARI YÜKSELMEYE DEVAM EDİYOR Sebze ve meyve fiyatları yine hane bütçelerini zorlamaya devam ediyor. Pazar esnafı, satışların düştüğünü ve ürün çeşitliliğinin azaldığını ifade etti. Mevsim sebzeleri olan ıspanak, pırasa ve karnabaharın fiyatı sabit kalırken, lahananın fiyatı bir miktar geriledi. Patates ve kuru soğan fiyatları ise değişmedi. Kış mevsiminde sık tüketilen mandalina, portakal ve elma fiyatlarında artış yaşandı. Portakal ve mandalinanın kilogram fiyatı yükselirken, ortalama sebze kilogram fiyatı 56,97 TL, meyve kilogram fiyatı ise geçen aya göre yüzde 18,5 artarak 72,50 TL oldu. Genel sebze-meyve ortalama kilogram fiyatı ise 57,83 TL olarak hesaplandı. TAHIL VE YAĞ ÜRÜNLERİNDE DEĞİŞİMLER Ekmek fiyatları değişmezken, pirinç, bulgur ve irmik fiyatları yükseldi. Un ve makarna fiyatları ise sabit kaldı. Zeytinyağı üretiminde görülen artış fiyatlara olumlu yansıdı ve zeytinyağı fiyatı bir miktar geriledi. Tereyağı fiyatında da düşüş gözlemlenirken, margarin fiyatlarında artış yaşandı. Siyah ve yeşil zeytin fiyatları sabit kalırken, yağlı tohum ürünlerinde fiyat yükselişi kaydedildi. DİĞER GIDA ÜRÜNLERİNDE SON DURUM Baharat ürünlerinde (kimyon, nane, karabiber vb.) fiyatlar azalırken, çayın kilogram fiyatında yüzde 3’lük bir artış görüldü. Pekmez ve bal fiyatları yükselirken, özellikle bal fiyatlarında yüzde 10’luk bir artış kaydedildi. Geçen ay sert bir zam gören pekmez fiyatları bu ay daha stabil kalırken, reçel ve salça fiyatlarında ise bir miktar düşüş yaşandı. Ihlamurun fiyatı ise sabit kaldı. TÜRK-İŞ, çalışanların geçim koşullarını belirlemek ve temel ihtiyaç maddelerindeki fiyat değişimlerinin aile bütçesine etkisini ortaya koymak amacıyla bu araştırmayı her ay düzenli olarak yayımlamaya devam ediyor.

Kadooğlu: Haber

Kadooğlu: "Yanlış Hesap Şam'dan Dönecek"

GAZİANTEP (İHA) - Güneydoğu Anadolu Hububat Bakliyat Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Celal Kadooğlu, Türkiye-Suriye gümrük kapılarında yaşanan problemlerin, önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek görüşmelerle çözüleceğine dair umutlu olduklarını belirtti. Başkan Kadooğlu, Suriye’nin yeni geçici hükümetinin Türkiye’den ithal edilen ürünlerde yüzde 300 ila 500 arasında artış gösteren vergi oranlarının iki ülke ticaretine olumsuz etkilerini gündeme taşıdı. Ticaret Bakanlığı’nın, Suriye hükümetiyle sorunu çözmek için aktif bir rol oynadığını ve yüz yüze görüşmelerin yakında yapılacağını açıkladı. YENİ VERGİLERİN OLUMSUZ ETKİSİ 2024 yılında Türkiye’den Suriye’ye yapılan hububat ve bakliyat ihracatının toplamda 217 milyon 544 bin doları bulduğu, bunun 283 milyon dolarlık kısmının ise Güneydoğulu ihracatçılar tarafından gerçekleştirildiği belirtildi. Ancak yeni vergi oranlarının ticareti durma noktasına getirdiğini söyleyen Kadooğlu, bu uygulamanın Suriyeli halkını büyük bir enflasyon baskısıyla karşı karşıya bırakacağını ifade etti. "VAKİT KAYBETMEDEN HAREKETE GEÇİLDİ" Kadooğlu, konunun önemine dikkat çekerek, "Acil insani ihtiyaçların karşılanması konusunda sorumluluk hissettiğimiz ve gıda talebine hızlı yanıt verebilmek üzere elimizden geleni yaptığımız Suriye'de yeni yönetim tarafından yürürlüğe konulan vergi uygulamalarının oluşturduğu sorunların çözümü noktasında vakit kaybetmeden harekete geçen ve sahadan paylaştığımız sıkıntıları gidermek üzere istişarelerini sürdüren Ticaret Bakanlığımıza gayretleri için şükranlarımızı sunarız" dedi. Başkan, sorunların çözülmesi için atılan adımları yakından takip ettiklerini ve yanlış hesabın Şam’dan döneceğine dair inançlarının tam olduğunu vurguladı.

Isparta, Gül Yağı Üretiminden 50 Milyon Euro Elde Etti Haber

Isparta, Gül Yağı Üretiminden 50 Milyon Euro Elde Etti

ISPARTA (İHA) - Dünya gül yağı üretiminin yüzde 65’ine ev sahipliği yapan Isparta, 2024’te yaklaşık 50 milyon Euro ihracat geliri sağladı. Gülbirlik Genel Müdürü İbrahim Işıdan, zorlu ekonomik şartlara rağmen çiftçilere Euro bazında yüzde 50, TL bazında ise yüzde 100 fiyat artışı verdiklerini açıkladı. FRANSA VE AMERİKA İLK SIRADA Fransa, İsviçre, Almanya, Amerika Birleşik Devletleri, Uzak Doğu ve bazı Arap ülkeleri, Isparta’nın gül yağı ihracatında öncelikli pazarlar arasında yer aldı. İbrahim Işıdan, bu başarıda kozmetik parkının sağladığı katma değerli üretimin önemine dikkat çekti. KATMA DEĞERLİ ÜRETİMLE BÜYÜME Kozmetik parkı sayesinde, sadece gül yağı değil, diğer gül bazlı ürünlerde de başarı elde edildi. Işıdan, küresel pazarda önemli bir yere sahip olduklarını ve ürünlerin değerinin gittikçe arttığını belirtti. ÇİFTÇİLERE BÜYÜK DESTEK 2024 sezonunda girdi maliyetlerinin yüksek olmasına rağmen çiftçilere destek sağlandı. Işıdan, Euro bazında yapılan yüzde 50, TL bazında ise yüzde 100'lük fiyat artışının diğer tarım ürünleriyle kıyaslandığında oldukça büyük olduğunu vurguladı. 2025 HEDEFLERİ Enflasyon ve kur baskısının sektörü zorladığını belirten Işıdan, 2025 yılında bu baskının azalmasını ve ihracat rakamlarının daha da yükselmesini beklediklerini söyledi. Fransa ve Amerika gibi ülkeler, ihracat hedeflerinin merkezinde olacak.

Denizli'de Süt Üreticileri Çıkış Yolu Arıyor Haber

Denizli'de Süt Üreticileri Çıkış Yolu Arıyor

DENİZLİ (İHA) - Denizli’de günlük bin 350 ton çiğ süt üretiliyor, ancak yalnızca 600 tonu yerel işletmelerde işleniyor. Fazlası diğer illere gönderilirken, süt tozu üretimi için belirlenen günlük 40 tonluk kota yetersiz kalıyor. Üreticiler, bu kotanın 100 ton artırılmasını istiyor. Sütün pazarlanmasında yaşanan sorunlar ve artan lojistik maliyetleri, üreticileri sıkıntıya soktu. Yerel işletmeler 40 tonluk süt tozu kotasıyla sınırlı üretim yaparken, 710 ton süt dışa bağımlı bir şekilde başka illere gönderiliyor. ÇÖZÜM SÜT TOZU ÜRETİMİ Köy-Koop Başkanı Mehmet Varol, kota artışı talep ederek, "Regülasyon günlük 40 ton. Üreticiler çok zor durumda. Denizli'de süt fiyatı 17 lira 55 kuruş ancak şu anda tüketimde sıkıntılar var. Süt fiyatları darmadağın olmuş durumda. Güney Marmara bölgesinde süt fiyatı 17 lira 75 kuruş. Afyon ve Uşak'ta 13 lira 50 kuruş, Konya'da 14 ila 14 lira 50 kuruş arasında değişiyor. Bu rakamlar üreticiyi kurtaracak rakamlar değil. Fiyatlar nedeniyle firmalar da süt çekmiyor. Sütü pazarlamada sıkıntılar var. Dış piyasaya gönderilen sütler var, bunun için çalışmalar yapıyoruz. En azından süt tozu yapalım, üreticiler biraz rahatlasın diyoruz. Ciddi maliyeti olduğu için devlet buna yanaşmıyor. Şu anda üreticiler de sözleşme imzalamak istemiyor. Bağlayıcı maddeler olduğu için çekiniyorlar. En güzeli süt tozu üretimine yönelmek, firmalar da ciddi zararlar ediyor" dedi. "SORUN, TÜKETİM EKSİKLİĞİNDE" Sütün tüketilmemesinin esas sorun olduğunu belirten Varol, "İnsanımızın alım gücü düştü. Süt fazla olduğu için bekletiyorlar. Sanayiciler üretimi azalttı. Herkes planlamasını talebe göre yapıyor. Süt alımını azalttılar, sütler satılmadığı zaman peynir yapılıyor ancak fiyatlar yine tatmin edici değil. Emekliye yüzde 15, asgari ücretliye yüzde 30 zam verildi. Enflasyon rakamlarına bakıyoruz açıklanan yüzde 43-45, reel anlamda gıda enflasyonu ise yüzde 60-80 civarında. Şartlar böyle olunca insanımız tüketmiyor, tüketemiyor. 'Bir kilo peynir 170 lira, nasıl alacağız' diyorlar. Ancak 1 kilo peynire en az 10 kilo süt gidiyor. Sütün firmaya maliyeti 180 lira, bunun içerisinde ambalaj, lojistik daha yok. Belki de zararına mal satılıyor ama insanımız yine alamıyor" şeklinde konuştu. Varol, fazla süt nedeniyle üreticilerin hayvanlarını kestirmemeye çalıştığını, ancak çözüm için acil düzenlemelere ihtiyaç olduğunu ifade etti.

İTO Başkanı Avdagiç: 2025 Enflasyonla Mücadelenin Kazanıldığı Yıl Olmalı Haber

İTO Başkanı Avdagiç: 2025 Enflasyonla Mücadelenin Kazanıldığı Yıl Olmalı

Gıda ve Hizmet Enflasyonu Öne Çıkıyor İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, Aralık ayında manşet enflasyonun %1 ile son beş yılın en düşük seviyesine ulaştığını belirtti. Ancak taze meyve-sebze fiyatlarında yıllık %70, hizmet enflasyonunda ise %66 artış olduğunu vurguladı. "Gıda fiyatlarının dünya genelinde düşüş gösterdiği bir ortamda, Türkiye’de %70’lerde seyreden artışın kabul edilebilir bir açıklaması olamaz," diyen Avdagiç, tarımsal üretimi artırmanın ve fiyat istikrarını sağlamanın kritik olduğunu ifade etti. Kredi Politikalarının Yeniden Değerlendirilmesi Gerekli Avdagiç, enflasyonla mücadelede kredi piyasasına yönelik makro ihtiyati düzenlemelerin önemine de değindi. "KOBİ'lere yönelik kredi artış hızının limitlerinin yükseltilmesi olumlu bir adım. Üretim, yatırım ve ihracat kredilerinin maliyetlerini düşürecek düzenlemeler yapılmalıdır," dedi. Teknoloji, Rekabetin Anahtarı Haline Geldi Avdagiç, teknolojinin ekonomik rekabette belirleyici faktör olduğunu söyledi: "Teknolojide geri kalan alanlardaki katma değer açığı, üretim artışı yerine fiyat artışlarına neden oluyor ve bu durum kalıcı enflasyonist baskılar yaratıyor." İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi Güncelleniyor 1 Şubat 2025 itibarıyla yeni içerikle yayımlanacak olan İstanbul Ücretliler Geçinme İndeksi, değişen tüketim alışkanlıkları ve yeni ürünleri kapsayacak şekilde yenilendi. Araştırmada, hane halkı tüketim verileri genişletilerek 12 ana harcama grubu ve 493 madde içeren bir sepet oluşturuldu. Bu değişiklikler, enflasyon ölçümünde daha hassas bir yaklaşım sunmayı hedefliyor.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.