TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Karadeniz

AGRONEWS - Karadeniz haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Karadeniz haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Samsun, Sülünlerle Kahverengi Kokarcayla Doğal Mücadele Başlattı Video Galeri

Samsun, Sülünlerle Kahverengi Kokarcayla Doğal Mücadele Başlattı

2025 yılında Samsun ve çevre illerine doğaya bırakılan 3 bin sülün, fındık ve tarım alanlarında ciddi zararlara yol açan kahverengi kokarcaya karşı ekosistemin "doğal savaşçıları" olarak görev yapıyor. Samsun'un Tekkeköy ilçesindeki Gelemen Sülün Üretim Merkezi, kuruluşundan bu yana toplam 392 bin 720 sülünü doğaya kazandırarak Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğine önemli katkılar sağladı. Merkezde yalnızca 2025 yılında 3 bin adet sülün üretildi ve başta Ordu, Samsun, Karabük, Sinop ve Bartın olmak üzere çeşitli illerde doğal yaşama bırakıldı. Bu sülünler özellikle kahverengi kokarcayla biyolojik mücadelede sağladıkları faydayla öne çıkıyor. "Özel olarak yetiştiriliyor" Doğa Koruma ve Millî Parklar 11. Bölge Müdürü Resul Doğan, Gelemen Sülün Üretim Merkezi'nin kuruluş amacının, Karadeniz kıyı kesimlerinde doğal olarak bulunan Kafkas sülünü popülasyonunun çevresel nedenlerle azalması üzerine türü koruma altına almak olduğunu belirtti. Sülün üretim sürecinin Mart ayında başladığını ifade eden Doğan, yumurtaların kuluçka süreçlerinin ardından civcivlerin büyütme kafesleri ve kapalı kümeslerde bakım gördüğünü, yaklaşık 17–18 haftalık gelişim döneminin sonunda doğal ortama uyum sağlayabilecek düzeye gelen bireylerin planlı şekilde doğaya salındığını aktardı. "Kapasite yıllık 15 bine çıkacak" Merkezin kuruluşundan bugüne kadar yüzbinlerce sülünün doğal yaşama bırakıldığını hatırlatan Doğan, sadece Samsun'da 67 bin 206 adet sülünün doğaya salındığını belirtti. 2026 ve sonrası hedeflere de değinen Doğan, yıllık 15 bin adet üretim kapasitesine ulaşmak istediklerini; mevcut alanın yetersiz kalması nedeniyle faaliyetlerin bakanlık tarafından Terme'de yapımı tamamlanan, yeni sülün üretme merkezine taşınacağını ifade ederek, "Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz yatırım ödenekleri ve DOKAP desteğiyle yapılacak tadilatların tamamlanmasının ardından üretim kapasitesinin yıllık 15 bine adede çıkarılması mümkün olacak" dedi. "Kahverengi kokarca mücadele"€ Sülünlerin ekosisteme katkılarına dikkat çeken Doğan, yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda türün kahverengi kokarcayla beslendiğinin tespit edildiğini, bu nedenle sülünlerin tarım alanlarında zararlı popülasyonunun baskılanmasına doğal bir destek sunduğunu söyledi. Doğan, "Bilindiği üzere Kahverengi kokarca yöremizde fındık arazilerine ve tarım alanlarına ciddi zarar veriyor. Bununla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığımız çok ciddi çalışmalar yürütmektedir. Biyolojik mücadele için Konya Selçuk Üniversitesinde ve İstanbul Polenezköy Sülün Üretme İstasyonunda yapılan bilimsel çalışmalar akabinde, bazı denemeler yapılmış ve sülünün kahverengi kokarcayla beslendiği tespitleri yapılmıştır. Sülünler, ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından önemli bir tür olup; böcek, larva, tohum ve çeşitli bitkisel materyallerle beslenmeleri sayesinde doğal dengenin korunmasına destekleyici katkılar sağlamaktadır. Bu kapsamda, özellikle tarımsal üretim alanlarında zararlı organizmaların baskılanmasına yönelik biyolojik mücadele süreçlerine dolaylı katkı sundukları değerlendirilmektedir" diye konuştu. Vatandaşlardan en önemli beklentilerinin doğaya bırakılan sülünlerin avlanmaması, rahatsız edilmemesi ve özellikle üreme ile adaptasyon dönemlerinde yaşam alanlarına müdahale edilmemesi olduğunu belirten Doğan, bu hassasiyetin gösterilmesinin türün doğada kalıcı bir popülasyon oluşturması için büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.

Kahverengi Kokarca Fındıkta Zarar Yüzde Yüze Dayandı Haber

Kahverengi Kokarca Fındıkta Zarar Yüzde Yüze Dayandı

Türkiye'de özellikle Karadeniz Bölgesi'nde her yıl milyar dolarlık ihracat geliri sağlanan fındık başta olmak üzere tarım ürünlerine son yıllarda büyük zarar veren kahverengi kokarcanın, bu sezon fındığa zararı yüzde yüze yaklaştığı belirtildi. Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr İsmail Demir, Karadeniz sahil şeridi boyunca hızla yayılan istilacı kokarca böceğinin bölgede özellikle fındık üretiminde büyük kayıplara yol açtığını söyledi. Demir "Yoğunluğun yüksek olduğu bölgelerde zarar oranı yüzde 70-80'e, hatta zaman zaman yüzde 100'e ulaşabilmektedir" dedi. Karadeniz sahil şeridinin iklim koşullarının kokarca için son derece uygun olduğu belirten Prof. Dr İsmail Demir, istilacı böceğin doğal düşmanının Türkiye'de bulunmamasının yayılım hızını daha da artırdığını kaydetti. Kokarcanın geniş bitki çeşitliliğiyle beslenebilmesi de kısa sürede yerleşip çoğalmasını kolaylaştırdığını belirten Demir, denize yakın bölgelerde etkisi artan böceğin, rakım yükseldikçe azaldığı, bazı yüksek kesimlerde ise hiç görülmediğini kaydetti. Böceğin İtalya'da da yaygın göründüğünü kaydeden Demir, "Kokarca, Karadeniz sahil şeridi boyunca denize paralel şekilde yayılım göstermekte ve maalesef sahil şeridimizin uzunluğu nedeniyle çok geniş bir alanda etkili olmaktadır. Böcek, 2017 yılında Batum'dan ülkemize giriş yapmış, aynı dönemde İstanbul'da da tespit edilmiştir; İstanbul'a ise Avrupa'dan ulaşmıştır. Avrupa'da özellikle İtalya'da çok yaygın ve etkilidir ve oradan ülkemize taşınmıştır. Doğu Karadeniz'de ise Batum'da oldukça yoğun ve etkiliydi; Gürcistan üzerinden de bölgemize giriş yapmıştır. Karadeniz sahil şeridi, bu böcek için çok uygun bir iklim sunmaktadır" diye konuştu. "Böceğin doğal düşmanı yoktur" Böceğin doğal düşmanı olmadığını belirten Demir, " Böceğin doğal düşmanı yoktur. Samuray arısı doğal düşmanlarından biri olsa da istilacı türlerde bu tür doğal düşmanlar genellikle arkadan çok sonra geliyor. Bu böceğin doğal düşmanı hâlen ülkemize ulaşmamıştır. Ayrıca beslendiği bitki çeşitliliği çok geniş olduğu için kısa sürede bölgemize yerleşmiş ve hızla yayılmıştır. Bu yayılım nedeniyle özellikle fındıkta büyük bir ekonomik kayıp yaşanmaktadır. Böcek sahil şeridinde çok yoğundur. Rakım 300-500 metreye çıktıkça yoğunluğu ve sayısı belirgin şekilde azalmaktadır. Bu nedenle zararın boyutu da yoğunlukla doğru orantılıdır. Yomra'nın Yokuşlu Mahallesi'ndenim; geçen yıl yaklaşık 300-400 metre rakımdaki bahçemde yiyecek fındık bulamadım. Bu yıl ise yoğunluk geçen yılın 20-30-40 katına çıkmış durumdaydı. Dolayısıyla geçen yıl az da olsa fındık bulamadığım bahçede bu yıl hiç bulamadım. Yoğunluğun yüksek olduğu yerlerde zarar oranı yüzde yüze kadar çıkmaktadır. Rakım yükseldikçe zararın azaldığı görülmektedir. Sebze ve meyvelerde de farklı oranlarda zarar oluşmaktadır. Yoğunluğun yüksek olduğu bölgelerde zarar oranı yüzde 70-80'e, hatta zaman zaman yüzde 100'e ulaşabilmektedir. Bu durum özellikle denize yakın kesimlerde görülmekte; rakım arttıkça yoğunluk azalmakta hatta bazı yüksek bölgelerde hiç görülmemektedir" şeklinde konuştu. Demir, böceğin rakıma bağlı olarak kendine uygun yaşam alanlarını seçtiğini kaydederek "Böcekler, rakıma bağlı olarak kendilerine uygun yaşam alanları seçmektedir. Hem beslendikleri bitkiler hem de sıcaklık-soğukluk gibi çevresel koşullar bu dağılımı belirlemektedir. Bu, böceğin daha yukarılara çıkmayacağı anlamına gelmez; küresel iklim değişikliğinin etkisiyle gelecekte daha yüksek rakımlara da yayılabilir. Bu durum tüm istilacı böcekler için geçerlidir" ifadelerini kullandı.

Giresunlu Baba Oğul, Sudan Elektrik Üreterek Köylere Enerji Sağlıyor Haber

Giresunlu Baba Oğul, Sudan Elektrik Üreterek Köylere Enerji Sağlıyor

Kendi elektriğini kendi üretme düşüncesi ile başlayan arayış, Karadeniz’in derelerinden doğan bir enerji hikayesine dönüştü. Topraksız tarım için çözüm ararken mikro HES sistemini keşfeden Ahmet Ayvaz, şimdi oğlu coğrafya öğretmeni Ömer Şamil Ayvaz’la birlikte sudan elektrik tribünü üreterek Türkiye’ye pazarlıyor. Giresunlu Ahmet Ayvaz, topraksız tarım çalışmaları sırasında artan elektrik giderlerini karşılamak amacıyla yaptığı araştırmalar sonucu kendi mikro HES (hidroelektrik santrali) sistemini kurdu. Amatör denemelerle başladığı bu süreç, kısa sürede çevre köylerin de ilgisini çeken bir enerji üretim projesine dönüştü. Ayvaz, 2012 yılında topraksız tarım üzerine çalışırken elektrik faturalarının yüksek gelmesiyle çözüm arayışına girdiğini belirterek, "Amatör de olsa mikro HES konusunda araştırmaya başladım. Küçük çaplı denemeler yaptım ve verimliliğini görünce çalışmaları ilerlettim. 2022’den itibaren de bu işi oğlum devraldı. Karadeniz bu konuda çok zengin, çünkü su kaynakları ve eğimli araziler çok. Akü depolama sistemiyle dört evin elektrik ihtiyacını karşılayabiliyoruz" dedi. Öğretmenlik yerine, sudan enerji üretiyor Ayvaz’ın başlattığı bu girişim, oğlu Ömer Şamil Ayvaz’ın üniversite eğitimiyle birleşince profesyonel bir üretim alanına dönüştü. Coğrafya öğretmenliği bölümünden mezun olan Ömer Şamil Ayvaz, babasının başlattığı mikro HES projesini coğrafya bilgileriyle geliştirerek Türkiye’nin dört bir yanına türbin üretimi ve satışı yapmaya başladı. Ömer Şamil Ayvaz, öğretmenlik mesleği yerine üretim yapmayı tercih ettiğini belirterek, "Üniversiteden sonra iş belirli bir noktaya gelmişti. Talebe yetişemediğimizi fark edince tamamen bu işe yöneldim. Derelerden boşalan suyu borular aracılığıyla türbine getiriyoruz ve elektriğe çeviriyoruz. Bu sistemle bir evin tüm elektrik ihtiyacı akü destekli olarak rahatlıkla karşılanabiliyor. Bazı müşterilerimiz akü depolamalı sistemlerle elektrikli araç bile şarj edebiliyor" ifadelerini kullandı. Eski su değirmenleri elektrik üretecek Ayvaz, ayrıca kullanılmayan eski su değirmenlerinin de elektrik üretimi için dönüştürülebileceğini vurgulayarak, "Eskiden un öğütmek için kullanılan bu değirmenler şimdi elektriğe çevrilebilir. Bu konuda Ar-Ge çalışmalarımız sürüyor. Hem enerji üretimi hem de bölgesel kalkınma açısından büyük bir potansiyel var" şeklinde konuştu. Köy evinde faturasız elektrik dönemi Mikro HES sistemini kullanan vatandaşlardan Emin Öztürk ise köy dışında bulunan mera evine elektrik hattı çekilemeyince çözümü bu projede bulduğunu ifade eden Öztürk, "Şimdi fatura derdi olmadan, kendi elektriğimi üreterek evimin tüm ihtiyaçlarını karşılıyorum. Evin etrafını ışıklandırıp gece gündüz yakınca bana "Fatura derdin yok, yakarsın tabi" diye takılanlar dahi oluyor. Birçoklarına örnek oldu gelip görenler oluyor. Bazen köyün elektriği kesiliyor ama benim elektriğim yanmaya devam ediyor" diye konuştu.

Samsun’da Tarım ve Gastronomi Turizmi İçin Eylem Planı Hazırlandı Haber

Samsun’da Tarım ve Gastronomi Turizmi İçin Eylem Planı Hazırlandı

Samsun’un turizm potansiyelini ileriye taşımak amacıyla hazırlanan "Samsun Turizm Eylem Planı" tamamlandı. 14 ana başlıkta şekillenen planla, kentin doğal, kültürel ve gastronomik değerlerinin öncelikli adımlarla geliştirilmesi hedefleniyor. Samsun İl Kültür ve Turizm Müdürü Süleyman Demirtaş, 3 aydır yürütülen planlama sürecinin ardından ortaya çıkan çalışmayı, Gazi Halk Kütüphanesi’nde kurum, kuruluş ve paydaş temsilcileriyle paylaştı. Demirtaş, "Turizm Master Planı’na bağlı olarak Valilik ve Büyükşehir Belediyesi’nin talep ve talimatı doğrultusunda eylem planına dönüştürme çalışmasını 3 ay önce başlattık. Haziran ayından bugüne kadar birçok toplantı yaptık. Turizm konusunda tüm başlıklar altında çalıştık. Projeleri gerçekleştirmek için eylem gerekiyor ve bu manada titiz biz çalışma yürüttük. Eylem planı son aşamada sadeleştirildi ve bugün itibariyle eylem planı tamamlandı. Toplantımızın mahiyeti, ortaya çıkan sonucu paylaşmak" dedi. "Samsun’un doğusunda kalan şehirler birbiriyle yarışıyor" Doğu Karadeniz’deki şehirlerin yayla ve doğa turizminde birbirleriyle yarıştığına dikkat çeken Demirtaş, "Samsun muazzam bir şehir ancak turizmde adımlarını yeni yeni atmaya başlayan bir şehir. Burada çok şey yapılabilir ama önceliklerimiz olmak zorunda. Samsun’u tarif etmekte süslü cümleler kurmaya gerek yok. Olduğu gibi anlatsak bir ortaya güzel bir şehir çıkıyor. Karadeniz’deki turizm hareketliliğine baktığınız zaman Samsun’un doğusunda kalan şehirler birbiriyle yarışıyor. Her gün turizme dair yeni hamleler yapmaya çalışıyorlar. Çünkü yayla ve doğa turizmi ile alakalı belli bir potansiyele ulaşmışlar, onu muhafaza etmek için aksiyon ve fonksiyon kazandırmak istiyorlar. Bizler de Samsun olarak o duruma geldiğimizde ‘bu niye yok, buna neden yer vermedik’ diye bundan sonraki eylem planlarında bulacağız. Bu eylem planında bir önceleme yapmamız gerekiyordu. Çalışmamız bir nevi öncelik çalışması oldu. Toplantılarımızda 14 turizm başlığını 5 ayrı toplantıda değerlendireceğiz. MirasSamsun, Atafest19 ve GastroSamsun turizm başlıklarını ilk toplantıda değerlendirdik" diye konuştu. Atafest19 - Atatürk’ün İzinde Eylem Planı Atafest19 - Atatürk’ün İzinde Samsun başlığında Atatürk’ün Samsun’da kaldığı süre boyunca hatıralarını yansıtan, kent içi ve kent kırsalındaki somut ve somut olmayan unsurları değerlendiren, temaya uygun farklı etkinliklerle zenginleştirilmiş bir festival düzenlenmesi amaçlanıyor. Bu kapsamda 16-25 Mayıs’ın Atafest19 Haftası ilan edilmesi, İstanbul’dan hareket eden gemilerin Samsun’a gelmesi, Uluslararası spor yarışmalarının organize edilmesi, bağımsızlık nöbeti kamp alanlarının kurulması ve Milli Mücadele döneminin giyim kültürünün sergilenmesi gibi birçok faaliyet yürütülecek. Kurtuluş Yolu’ndan geçerken marşlar çalacak Kurtuluş rotasının doğa, kültürel miras, gastronomi, yerel yaşam ve ekoturizm unsurları ile zenginleştirilerek turizm rotası olmasının sağlanması planı kapsamında Kurtuluş Yolu güzergahının ağaçlandırılması ve bu sayede çevreye kötü koku yerine güzel kokuların yayılması, Milli Mücadele dönemine tanıklık etmiş yapıların restorasyonunun yapılması, yaşanmış hikayeler ve adı geçenlerin tanıtıcı görsellerinin güzergahta yer alması, güzergahtaki araçların seyir halindeyken Kurtuluş Yolu’ndan geçtiğini anlaması için sesli marşları çalacak radyo frekansı düzenlemesinin karayolunda yapılması gibi faaliyetler uygulamaya geçilecek. Akşemseddin Hazretleri'nin babası Şerafettin Hamza’nın türbesi yapılacak İnanç Turizmi Rotasının Oluşturulması Planı kapsamında 15 tarihi camiyi kapsayan kara rotasının oluşturulması, yeni inşa edilecek camiler için bu 15 caminin model alınması, Seyyid Kutbiddin Mezarlığı’ndaki tarihi mezar taşlarının inanç turizmi rotasına dahil edilmesi, Fatih Sultan Mehmed Han’ın hocası Akşemseddin Hazretleri’nin babası Şerafettin Hamza’nın türbesinin ve diğer önemli zatların türbelerinin turizm rotasına dahil edilmesi için belediyeler tarafından yapılıp, hayata geçirilmesi ve Karadeniz Bölgesi’nin tek Mevlevihanesi’nin rekonstrüksiyonun yapılması gibi işlemler hayata geçirilecek. İl genelinde bulunan arkeolojik sit alanlarında düzenleme, deneyimleme, ziyarete açma, koruma ve tanıtım gibi çalışmaların yapılması planında da Nerik’in ziyaretçi merkezi yapılması, Asarkale’nin ziyarete açılması, İkiztepe’nin tematik parkının oluşturulması, Amisos’un peyzajının yapılarak yeniden ziyarete açılması, Tekkeköy Arkeoparkı’nın turizme kazandırılması gibi hususlar devreye alınacak. GastroSamsun Eylem Planı GastroSamsun Eylem Planı kapsamında Samsun dijital gastronomi atlası oluşturulacak. Gastronomi alanındaki coğrafi işaretli ürünlerinin sayısı arttırılacak. Tıbbi aromatik bitkiler gastronomi turizmi kapsamında değerlendirilecek. Su ürünleri gastronomi turizmi kapsamında değerlendirilecek. Tarım şehri olan Samsun’da yetiştirilen ve üretilen ürünleri öne çıkaracak farkındalık etkinlikleri yapılacak. Gastronomi alanında sosyokültürel sürdürülebilirliğin sağlanması amaçlanacak. Ot Yemekleri Festivali’nin uluslararası bir festivale dönüşmesi sağlanacak. Restoran olarak hizmet veren geleneksel mimari yapıların müze konsepti restoranlara dönüştürülmesi sağlanacak. UNESCO şehirler ağına gastronomi alanında dahil olmak hedefiyle Samsun’un öncelikle ulusal gastronomi şehirleri arasında yer almasını sağlayacak faaliyetler yürütülecek.

Keşap’ta Son Su Değirmeni Mısır Geleneğini Yaşatıyor Haber

Keşap’ta Son Su Değirmeni Mısır Geleneğini Yaşatıyor

Karadeniz'in köylerinde bir zamanlar mısır tarlalarının bereketiyle dönen su değirmenleri, bugün sessizliğe bürünmüş durumda. Fındık ve çay bahçelerinin yaygınlaşmasıyla birlikte mısır üretiminin azalması, bölge kültürünün köklü bir parçası olan değirmenciliği de yok olma noktasına getirdi. Eskiden her köyün çarkları suyla dönüyor, taşların sesi üretimin ritmini tutuyordu. Bugün o sesler, yalnızca birkaç köyde yankılanıyor. Keşap'taki bu son değirmen, Karadeniz'in üretim kültürünün ve emeğe dayalı yaşam biçiminin sembolü olarak zamana direniyor. Değirmencilik kayınpederinden miras kaldı Giresun'un Keşap ilçesinde ayakta kalmayı başarabilen tek değirmencilik ise Ayşe Ceylan tarafından yaşatılıyor. Kayınpederinden miras kalan değirmeni yaklaşık 15 yıldır işleten Ceylan, suyun gücüyle dönen bu çarkları ayakta tutmak için mücadele ediyor. Ceylan "Keşap'ın Karabulduk köyünde 13 yıldır bu mesleği severek yapıyorum. Bu değirmeni daha önce baba mesleği olarak kayınpederim yapıyordu. Ancak rahatsızlanıp hasta olunca tek geçim kaynağımız olan değirmenciliği yapmak bana kaldı. Ben de ilk zamanlarda zorlansam da şimdi severek yaptığım bir meslek haline geldi. Uzun yıllardır köylerin göç vermesiyle mısır üretimi azaldı. Yine de ihtiyacı kadarını yapanlar oluyor. Birçok su değirmeni faaliyetini durdursa da biz devam ediyoruz. Biz de kapatsak ilçemiz genelinde başka değirmen yok. Eylül ayında başlayan yoğunluğumuz aralık ayına kadar devam ediyor" dedi. Mısır unu Karadeniz yemeklerinin vazgeçilmezi Köylerinde çalışan değirmen kalmadığını kaydeden Şeniz Yaylamış, Küçükgeriş köyünden mısırını öğütmek için Karabulduk'a geldiğini anlatarak "Başka değirmenler çalışmadığı için köyümüzden birkaç kişiyle buraya geldik. Artık her yerde değirmen bulunmuyor. Bazı değirmenler var ama çalıştıran yok. Mısırlarımızı topladık öğütmek için sıra bekliyoruz. Artık her yerde değirmen yok. Biz köyümüzden birkaç kişiyle buraya geldik. Mısır ununu hamsi, lahana çorbası, mıhlama yapmak için kullanıyoruz. Mısır unu bizim yemekler için vazgeçilmez. Bir kısmını un, bir kısmını yarma olarak çektiriyoruz" diye konuştu. Şimdiki nesil üretimden yoksun Gençlerin artık toprağa dönmediğini söyleyen Sefile Ayaz da "Biz mısırla büyüdük ama gençler mısır ekmeğini bile yemiyor. Bizim yaşımız geçti, genç nesiller ise ne ekiyor ne biçiyor. Biz mısır unuyla büyürken, şimdikiler mısır ekmeğini yemiyorlar. Tüketimi az olunca da üretimi de kalmadı. Günümüzde mısır tarlalarının yerini, fındık bahçeleri aldı. Mısırın ununu, yarmasını biz yerdik sapını, samanını ise hayvanlarımız yerdi. Şimdi ne üretim kaldı ne de hayvancılık" ifadelerini kullandı.

Karadeniz'de balık stokları azalıyor Haber

Karadeniz'de balık stokları azalıyor

Özellikle son 15 yılda başta hamsi, istavrit olmak üzere diğer balık stoklarında belirgin bir azalma görüldüğünü belirten Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi Balıkçılık Teknolojisi Mühendisliği Bölüm Başkan Yardımcısı Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Şahin, bunun iki önemli sebepten kaynaklandığını vurguladı. Balık stoklarındaki azalmayı istatistiki verilerden gördüklerini kaydeden Şahin, "Şu anda tezgâhlarda balık çeşitliliğini zamansal olarak iyi görsek te bana göre henüz daha bir iyileşme yok. Bunlarla ilgili veriler yaptığımız çalışmalardan karşımıza çıkacak. Aldığımız örnekler yaptığımız analizler bize bunu verecek" dedi. Kirlilik ve aşırı avcılık öne çıkıyor Balık stoklarındaki azalmanın nedenleri arasında kirlilik ve aşırı avlanmanın öne çıktığını belirten Şahin, "Karadeniz'de son 15 yıldır özellikle hamsi, istavrit ve diğer balıklar stoklarında bir azalma var bunu görülüyor. Bunu istatistiki verilerde de görüyoruz, her geçen gün karşımıza net bir şekilde çıkıyor. Bununla ilgili ilk olarak üç yıl önce Tarım Bakanlığı direkt devreye girerek balık boyunu ölçerek hemen av yasağı getirirdi. Belli bir süre av yasağı uyguluyor ki çok güzel bir yöntem. Ancak bakıyoruz ki Karadeniz'de stoklar azalıyor. Bize göre iki tane önemli sebep var. Bir tanesi Karadeniz'in her geçen gün kirlenmesi kıyılarımızdaki kirlilik gerek çöp atığı gerek biyolojik atıklar bunu bize gösteriyor. Diğeri de balıkçılarımızın yapmış olduğu aşırı avlanma ve av tekniklerindeki hatalar karşımıza çıkıyor. Bu konuda da Tarım Bakanlığı her geçen gün yeni kanunlarla yeni uygulamalarla bunları gidermeye, düzeltmeye çalışıyor. Şu anda tezgâhlarda balık çeşitliliğini zamansal olarak iyi görsek te bana göre henüz daha bir iyileşme yok. Bunlarla ilgili veriler yaptığımız çalışmalardan karşımıza çıkacak. Aldığımız örnekler yaptığımız analizler bize bunu verecek" diye konuştu. Balık avı süresinin uzatılıp ya da kısaltılmasıyla ilgili yapılan spekülasyonlarla ilgili değerlendirmede bulunan Şahin, "Av yasağı uzatılsın veya kısaltılsın ya da şu tarihte başlasın şu tarihte bitsin diye ezbere söylemek çok yanlış. Bu sene için örnek verecek olursak, bu sene deniz suyu çok geç ısındı. Halen daha belli sıcaklık derecesinin altında şu anda. Bu da bizim yazın üreyen balık stokları için henüz daha üreme döngüsü başlamadı demek. Belki balıkların karnında havyar var ama bunu dökmüyor. Bunun en güzel tarafı bunu sahada takip etmek. Su sıcaklığı ile beraber balıkların üreme döngüsü zaten bizim av yasaklarımız üreme döngüsüyle alakalı bir yasak. Bu üreme döngüsünü Tarım Bakanlığı, üniversiteler beraber takip edip ne zaman uygun görürseler o zaman demesi lazım. Bu belki 15 gün geç olacak ama en azından tam bir veriye dayanarak, sahadaki çalışmaya dayanarak elde edilmiş, verilmiş bir karar olacaktır. Bence bu şekilde yürütülmeli" ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.