TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Son Dakika Tarım Haberleri

AGRONEWS - Son Dakika Tarım Haberleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Son Dakika Tarım Haberleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Et fiyatlarında uyarı: Haber

Et fiyatlarında uyarı: "Kesim fiyatına alınan etlere dikkat edilmeli"

Türkiye genelinde şap hastalığı sebebiyle tüm hayvan pazarlarının kapatılması ile birlikte kırmızı et fiyatlarında da düşüş gözlenmeye başlandı. Üreticilerin bu süreçte hayvanlarını kesmesinden kaynaklanan durumla ilgili konuşan üreticiler, piyasadaki et kapasitesinin arttığının ve bu durumun da fiyatlara yansıdığını ifade etti. Türkiye'nin önemli büyükbaş hayvancılık merkezlerinden olan Çankırı'da besiciler ve kasaplar ise bölgede kırmızı etin kasaplara giriş maliyetinin 500 TL'nin üzerinde olduğunu ve vatandaşların kırmızı et alırken buna dikkat etmesi gerektiğini ifade etti. Bölgede en düşük etin kilogramının 600 TL olduğunu söyleyen kasap Cihan Koç, bazı yerlerde 440 TL'ye kıyma satıldığını gördüklerini, ancak maliyetler sebebiyle bunun mümkün olamayacağını ifade etti. "Sakatlanan veya hastalanan hayvanların kesimini yapıp satışa sunabiliyorlar" Sakatlanan ya da hastalanan hayvanların kesildikten sonra ucuz fiyattan satılabildiğini ve tüketicilerin bu konuda dikkatli olması gerektiğini belirten Cihan Koç, "İyi bir etin hayvanın beslenmesinden kesimine kadar usulüne uygun bir şekilde yapılmış olması lazım. Öncelikle keseceğimiz hayvanın sağlıklı olması, doğru beslenmesi ve doğru şekilde kesilip, dinlendirilip tezgahta sunulması gerekli. 18 aylık veya 2 yaşında et renginin pembe bir şekilde canlı olması lazım. Her et iyi et değildir. Günümüzde ucuz etlerde var. Örnek vermek gerekirse, bugün Çankırı'da 440 TL'den kesim yapılmaktadır, bunun kesim ücreti, hayvandan çıkan fire, kemik derken dükkana giriş maliyeti 500 TL'nin üzerindedir. Tabii, dükkan ve personel giderleri dahilinde belli bir fiyatta olması lazım. Bizim bölgemizde en düşük et 600 TL'den satışa sunuluyor. Fakat bazı yerlerde ise kesim fiyatı olan 440 TL'den kıyma satıyorlar. Bu gibi ucuz fiyatlara et alınmaz. Sakatlanan veya hastalanan hayvanların kesimini yapıp satışa sunabiliyorlar. Bizim vatandaşlardan isteğimiz, mahallelerindeki kasapları iyi tanısınlar. Tezgah düzenine, temizliğine ve et renklerine baksınlar. Güvenilir kasaplardan alışveriş yapsınlar" dedi. "Ucuz hayvanlarda illaki bir hastalık durumu vardır" Ucuza alınan hayvanlarda şap gibi çeşitli hastalıkların bulunabileceğini söyleyen büyükbaş hayvan yetiştiricisi Ömer Kara ise, "Hayvan alırken hayvanın sağlığına çok dikkat edilmesi lazım. Parlak tüylü ve hareketli hayvanları almamız çok daha iyi olur. Kötü hayvanları almak doğru bir tercih olmaz. Şap hastalıklı yada ciğerlerinde hastalık olabilir, bu durumda insan sağlığına zarar verir. Almış olduğunuz hayvanlar illaki pahalı olur ama ucuz hayvana göre daha iyidir. Ucuz hayvanlarda illaki bir hastalık durumu vardır" ifadelerini kullandı.

Koyun ve çobanların kıymeti bilinmedi, en büyük sorun yangınlar oldu Haber

Koyun ve çobanların kıymeti bilinmedi, en büyük sorun yangınlar oldu

Geçtiğimiz hafta İzmir Ödemiş'te meydana gelen orman yangınında keçi ve koyun sürülerinin otladığı alanlardaki ormanlık alanlarda yangının ilerlememesi önemli bir konuyu gündeme getirdi. Aydın dağlarında çobanlık yapan 46 yaşındaki İbrahim Kundak, koyun ve keçi sürüsünün yayıldığı bölgelerde tabandaki otlar temizlendiği için yangının yürümediğini belirterek, "Bir zamanlar koyun ve keçiler ormana zarar veriyor denilerek sanki orman zararlısı imiş gibi gösterdiler. Ancak son yıllardaki yangınlar gösterdi ki, çobanlar ve koyun-keçiler tam tersine ormanın koruyucusu ve faydalılarmış" diye konuştu. "2025 yılının ilk 6 ayında 3 bin 44 yangın çıktı" Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 2025 yılının ilk 6 ayında 1305'i ormanlık alanda 1739'u da orman dışı alanda olmak üzere toplam 3 bin 44 yangın çıktı. Meydana gelen bu yangınların 624'ü ise Temmuz ayının ilk haftasında meydana geldi. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ciddi risk oluşturan yangınlar özellikle Aydın, Muğla ve İzmir için ciddi tehdit oluşturmaya başladı. "Koyun ve keçinin girdiği yerde yangın yürümez" Aydın ile İzmir dağlarında yaklaşık 33 yıldır çobanlık yapan İbrahim Kundak, yangının zemini otlardan temizlenmeyen ormanlık alanlarda çok hızlı ilerlediğini ve kontrol altına almanın da çok güç olduğunu belirterek, "Çocukluğumdan beri dağlarda ve ormanlık alanlarda çobanlık yaparım. Daha önceki yıllarda defalarca dile getirdik. Kimse dikkate almadı. Koyun ve keçinin yayıldığı alanda yangın çıksa bile ateş yürümez. Koyun ve keçiyi orman için zararlı görüyorlardı. Eskiden yangın çıksa bile bu kadar ormanlık alan yanmazdı. Dağlarda çobanlar ve sürü sayısı azaldı, çıkan yangınların önün alınmaz hale geldi. Son Ödemiş yangınında çobanların bulunduğu alanlardaki ormanlar yanmadı, keçi ve koyunun faydasını gördüler. Türkiye'de orman yangınlarına karşı yapılacak en kolay ve en faydalı mücadele bence dağlarda koyun-keçi ve çoban sayısını artırmak olacaktır" diye konuştu.

ABD Tarım Bakanlığı Türkiye buğday üretimini 16,3 milyon ton bekliyor Haber

ABD Tarım Bakanlığı Türkiye buğday üretimini 16,3 milyon ton bekliyor

Dış Tarım Servisinin "Tahıl ve Yem" raporunda, yetiştirme sezonu boyunca devam eden kurak hava şartları nedeniyle Türkiye'nin 2025/26 üretim yılı buğday üretimi bir önceki yıla göre yüzde 15 düşüşle yaklaşık 16,3 milyon ton olarak tahminlendi. Üretimin kuraklık hasarının boyutuna bağlı olarak daha da düşebileceği aktarılan raporda, Orta ve Güneydoğu Anadolu'nun başlıca buğday yetiştirme bölgelerinde yetersiz yağış, normalden yüksek kış sıcaklıkları ve kuraklığın, buğday tarlalarında verimi geçen yıla göre yüzde 15-30 oranında düşürmesinin beklendiği aktarıldı. Kurak bir kış mevsiminin ardından çiftçiler yağışlı bir bahar umudu beslediği belirtilen raporda, "Bahar yağışları da yetersizdi. Türkiye'deki buğday üretiminin büyük bir kısmı kuru tarımla yapıldığından ve tamamen yağışa bağlı olduğundan, yağış eksikliği buğday verimi ve genel üretim hacimleri üzerinde ani ve olumsuz bir etkiye sahip" ifadesi kullanıldı. 2025/26 sezonu buğday tüketiminin ise 19,4 milyon ton olarak tahmin edildiği raporda, buğday ithalat tahmini ise yaklaşık 10,3 milyon ton olarak belirtildi. İthal edilen buğdayın büyük bir kısmının Türk un ve makarna ihracatçıları tarafından kullanılacağı, geri kalanı ise iç pazar için un ve çeşitli buğday bazlı ürünlerin üretiminde değerlendirileceği bildirilen raporda, ithalat kısıtlamaları nedeniyle Türkiye'nin bu sezon ithalatının önceki döneme göre 3,2 milyon ton azalmasının beklendiği vurgulandı. Türkiye'nin buğday ihracatının ise önceki sezona göre değişmeden 7 milyon ton olarak gerçekleşmesi ve bu tahmini miktarın daha büyük bir kısmının un olmasının öngörüldüğü kaydedildi. TÜİK'in bu yıla ilişkin 1. bitkisel üretim tahminine göre ise tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2025 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,1 oranında azalarak yaklaşık 37,4 milyon ton olacağı tahmin edildi. Bir önceki yıla göre, buğday üretiminin yüzde 5,8 oranında azalarak 19,6 milyon ton, arpa üretiminin yüzde 8,0 oranında düşerek yaklaşık olarak 7,5 milyon ton, çavdar üretiminin yüzde 5,5 oranında azalarak 243 bin ton, yulaf üretiminin yüzde 23,1 oranında düşerek 300 bin ton, mısır üretiminin ise yüzde 4,9 artarak 8,5 milyon ton olacağı öngörüldü.

Muğla’da aromatik bitkiler ekonomiye katkı sağlıyor Haber

Muğla’da aromatik bitkiler ekonomiye katkı sağlıyor

Tesisin sunduğu hizmet yalnızca Muğla ile sınırlı kalmıyor; Aydın, İzmir ve Antalya gibi illerden gelen talepler de karşılanıyor. Elde edilen uçucu yağlar, sıvı sabun, şampuan, kolonya, güneş kremi gibi yüksek katma değerli ürünlere dönüştürülerek kooperatifler aracılığıyla pazarlanıyor. Ören: "Lavantalarımızdan elde ettiğimiz yağı ekonomiye kazandırıyoruz" Yerkesik Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Feyzullah Ören elde edilen yağlardan çeşitli ürünler elde ettiklerini söyleyerek: "Büyükşehir Belediyemizden aldığımız 200 bin adet tıbbi aromatik bitkiyi, Koku Vadisi projesi kapsamında toprakla buluşturduk. Lavantaların hasat dönemindeyiz. Buradan elde ettiğimiz uçucu yağları sıvı sabun, şampuan, kolonya, güneş kremi gibi katma değeri yüksek ürünlere dönüştürerek pazarlıyoruz. Bu süreçte desteğini esirgemeyen Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras’a teşekkür ederiz" dedi. Paşalı: "Lavanta çiçeklerimi yağa dönüştürüp kooperatifimize satacağım" Filiz Paşalı elde ettiği ürünleri kooperatife satarak gelir elde edeceğini belirterek: "Büyükşehir’den aldığım 6 bin adet lavantayı Akçaova Mahallemizdeki arazime diktim. Üretmiş olduğum lavantaların çiçeklerini hasat ederek bugün distilasyon tesisine getirdim. Burada ürünümü yağa dönüştürerek kooperatifimize satacağım. Bu süreçte destek olan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanımız Ahmet Aras’a teşekkür ediyorum" Babacık: "Tesisimize gelen ürünlerden uçucu yağ elde ediyoruz" Muğla Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Dairesi’nde görevli Gıda Teknikeri Ahmet Babacık vatandaşların verilen hizmetten memnun olduğunu belirterek: "Yerel Tohum Merkezi’ndeki Distilasyon Tesisimizde vatandaşlarımızdan, vakıflardan, kooperatiflerden ve Koku Vadisi proje alanından gelen tıbbi aromatik bitkilerden uçucu yağ elde ediyoruz. Verdiğimiz hizmetten vatandaşlarımız çok memnun kalıyor" dedi. Başkan Aras: "Muğla’nın toprağına, üreticisine ve geleceğine yatırım yapıyoruz" Kıyı Ege Belediyeler Birliği ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras distilasyon merkezi ile ürünlerin katma değere dönüştüğünü belirterek, "Muğla’nın bereketli topraklarını koruyarak üretimi desteklemek, bizim temel önceliklerimizden biri. Yerel Tohum Distilasyon Tesisimiz bu anlayışın somut bir örneği. Kadın üreticilerimizden kooperatiflerimize kadar herkesin emeğini katma değere dönüştüren bu merkezle sadece tarımsal üretimi değil, kırsal kalkınmayı da güçlendiriyoruz. Lavanta, kekik, adaçayı gibi tıbbi aromatik bitkilerden elde edilen uçucu yağlar, sabun, şampuan ve kolonya gibi ürünlerle hem iç pazarda hem de dış pazarda karşılık buluyor. Bu süreç, yerelden kalkınmanın ve sürdürülebilir ekonominin güçlü bir halkasıdır. Muğla Büyükşehir Belediyesi olarak üreticimizin her adımında yanında olmaya, onları sadece desteklemekle kalmayıp aynı zamanda birlikte üretmeye ve birlikte büyümeye devam edeceğiz" dedi.

Verim için yapılıyor ancak toprağı zarara uğratıyor Haber

Verim için yapılıyor ancak toprağı zarara uğratıyor

Türkiye'de özellikle İç Anadolu Bölgesi'nde, kıraç arazilerde hasat edilen tarım arazilerinin bir yıl nadasa bırakılması yaygın şekilde uygulanıyor. Ancak son yıllarda birçok çiftçi, tarlayı bir yıl boş bırakmadan yeniden ekim yapmaya çalışıyor. Bu nedenle hasat sonrası tarlada kalan anız yakılarak, arazi ekime hazır hâle getiriliyor. Anızları parçalamak için gereken ekipmanların olmaması ve işleme maliyetlerinden kaçınmak için bu yönteme yönelen çiftçiler, toprağa ciddi zarar veriyor. Topraktaki potasyum, fosfor ve çinko gibi önemli besin elementlerinin kaybına neden olan anız yakmanın hayvanları da olumsuz etkilediğini belirten Sivas Bilim ve Teknoloji Üniversitesi (SBTÜ) Tarım Bilimleri ve Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tolga Karaköy, anız yakma işleminin toprağa hiçbir şekilde faydası olmadığını vurguladı. "Mikroorganizma yakılarak yok ediliyor" Ülkede anız yakma işleminin çok fazla yapıldığını belirten Tolga Karaköy, "Ülkemizde, genellikle İç Anadolu Bölgesi'nde de kıraç alanlarda önceki yıl ekilmiş araziyi bir yıl nadasa bırakma işlemi yapılıyor. Nadasa bırakmanın temel nedeni su eksikliğidir. O yıl yağan yağmurun yüzde 10'u toprakta kalır ve tohumların topraktaki suyla birlikte çimlenmesi, tutunması için de etkili olacaktır. Ülkemizde maalesef ki anız yakma işlemi yapılmaktadır. Anız, toprak üzerinde bir biyokitle oluşturmakta. Bu anızın çiftçiler tarafından çeşitli ekipmanlar kullanılarak parçalanıp işlenip toprağa karıştırılması gerekmektedir. Ancak birçok çiftçimizde bu işlemi gerçekleştirecek tarım aleti yok ve bu işlem de ekstra bir maliyet olacağı için çiftçilerimiz genelde yakma işlemi ile yok etmeyi tercih ediyorlar. Anız yakmanın toprağa hiçbir şekilde faydası yoktur. Toprak üzerindeki hasat artıkları, anızın toprağa parçalanarak bırakılıp çürütülmesi, organik madde miktarına ve toprak bitki besin elementlerine katkı sağlayacaktır. Orada yaşayan bir mikroorganizmayı siz yakarak yok etmemiş olacaksınız" diye konuştu. "Cezai yaptırımlar uygulanmaktadır" Anız yangınlarıyla toprağın verimliliğinin de yok olduğunu ifade eden Karaköy, "Anız kesinlikle yakılmamalı ve o sene içerisinde tekrardan ekim yapılacaksa, ekim işleminin bu anız tabakasının üzerinden yapılması gerekmektedir. Bu alanda organik madde miktarını artırıcı ve koruyucu maddelerin de arttırılması son derece önemlidir. Toprak, başlı başına yaşayan bir mikroorganizma, bu anız yangınlarıyla toprak yapısını ve su kültürünü bozmuş oluyoruz. Anızların arasında yaşayan kuşlar, sürüngenler, böcekle gibi birçok canlı popülasyonu var. Bu canlıların yaşam alanlarını da yakarak yok etmiş oluyoruz. Toprakta da bulunan makro, mikro besin elementlerinin, yangın esnasında sıcaklık seviyesinin yükselmesinden dolayı, potasyum, fosfor, çinko gibi elementlerin yok olmasına neden oluyoruz. Bu nedenle de toprağın verimliliğini de yok ediyoruz. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mevzuatlarına göre anız kesinlikle yakılmaması gerekiyor. Yakılması durumunda cezai yaptırımlar da uygulanmaktadır" dedi.

Zonguldak'ta kurduğu armut bahçesinden 80 tonluk hasat bekliyor Haber

Zonguldak'ta kurduğu armut bahçesinden 80 tonluk hasat bekliyor

Türkiye Taşkömürü Kurumu'nda (TTK) madenci olarak çalışan üç çocuk babası Hasan Girgin, emekli olduktan sonra başladığı armut yetiştiriciliğiyle bölgedeki tarımsal üretime öncülük ediyor. 23 yıl önce emekli olan 66 yaşındaki Girgin, Bursa'da çıktığı bir gezide gördüğü meyve bahçelerinden etkilenerek Çaycuma ilçesine bağlı Aşağı Kayıkçılar köyünde kendi bahçesini kurdu. 2005 yılında 4 bin 500 metrekarelik arazisine deveci armudu fidanları diken Girgin, ilk yıllarda yeterli verimi alamasa da üretimden vazgeçmedi. Yıllar içinde deneyim kazanarak armut yetiştiriciliğini sürdüren Girgin, bu sezon 80 tona yakın ürün elde etmeyi bekliyor. "Beş sene bekledik ama sonunda oldu" Üretime başladığı süreci anlatan Hasan Girgin, şunları söyledi: "Emekli olduktan sonra Bursa'yı gezmeye gittik Ziraat Odası'ndan beraber. Burada bahçeyi gördüm. Dedim ki bütün bankalara borcum olsun böyle bahçem olsun. Diğer kişiler dönerken ben orada kaldım. Fidan siparişlerini verdim. Hemen aynı sene dikmeye başladım. Allah'a şükürler olsun. Beş sene bekledik. Bunların ben dikimini keçi gübresi ile yaptım. Ağaçlar daha çabuk gelişti." Bahçesinin bakımını ihmal etmediğini ve budama işini dahi dışarıdan uzman ekiplerle yürüttüğünü dile getiren Girgin, "Bu ağaçları budamak için ekip Bursa'dan geliyor. Oradan ekip edindik. Sürekli aynı ekiple çalışıyoruz. Ekip değiştirdiğimde bahçe randıman vermez. Herkes kendi bildiği dalı keser" dedi. Köydeki üreticilere de öncülük etti Girgin, kurduğu bahçenin planlamasını bizzat yaptığını belirterek, şöyle devam etti: "Bunun projesini kendim yaptım. Bir gün çektim ipleri, hoşuma gitmedi. Söktüm tekrar, bir gün sonra yine çizdim. Enini boyunu ölçtük ondan sonra diktik, güzel göstersin diye. Cenab-ı Allah da verdi. Bakımı yine yaptık. Sürekli bakım yapıyorum. Bakım yapmazsa zaten ağaçlara hastalık girer. Seyretme güzel olursa 60'da kalırsın. Bu yıl 80 ton armut hasadı bekliyoruz nasip olursa. Zonguldak çevresine satıyoruz." Bahçesini kurduktan sonra çevresindekileri de üretime teşvik ettiğini vurgulayan Girgin, "Ben diktikten sonra vatandaşlara dedim ki boş delikanlılar. Dedim ki oğlum babanızın cebine bakmayın para versin diye. Ben size yardımcı olurum her konuda. Siz de dikin dedim. Örnek olarak diktim. Onlara da söyledim. Onlar da dikmeye başladılar. Yani böyle üretimler çoğaldı. Aşağı yukarı bizim 300 tona yakın deveci armudu toplanıyor" ifadelerini kullandı. "Aile şirketi gibi çalışıyoruz, ama arazi yok" Armut üretimini artırmak istediğini ancak arazi sıkıntısı yaşadığını dile getiren Girgin, "İşte sıkıntı kaliteli üretmek. Üretemezsen malın çöp oluyor. Azimle devam ediyoruz. Ömrümüz yettiğince Allah sağlık verince çocukla beraber yapıyoruz. Ben ilaçlama benim, çevre temizliği onu, aile şirketi gibi çalışıyorum. Arazi arıyorum, arazi bulamıyorum. Çoğaltacağım. 20 dönüm arıyorum, arazi yok. Kamuda da yok. Araziler hep parçalı" dedi. Girgin'in örnek girişimi, Kayıkçılar köyünde meyve üretiminin artmasına katkı sağlarken, bölgedeki genç üreticilere de ilham kaynağı oldu. Girgin, bu sayede bölgeden 300 tona yakın armudun Zonguldak bölgesinin yanı sıra ülkenin çeşitli yerlerine pazarlandığını sözlerine ekledi.

Hasatta hem kuraklık hem yangın riski: Çiftçiye çifte uyarı Haber

Hasatta hem kuraklık hem yangın riski: Çiftçiye çifte uyarı

Türkiye’nin önemli tarım bölgelerinden biri olan Ankara’da buğday hasadı devam ediyor. Bu yıl verimin beklenenden az olması öngörülüyor. Türkiye’nin önemli tarım bölgelerinden biri olan Ankara’da buğday hasadı hummalı şekilde devam ediyor. Başkent genelinde birçok ilçede çiftçiler sabahın erken saatlerinden itibaren tarlalara inerek biçerdöverlerle bu yılın ürününü toplamaya çalışıyor. Ancak hasat çalışmaları bu yıl çiftçilerin yüzünü yeterince güldürmedi. Tarım alanlarında yapılan gözlemler ve uzman değerlendirmelerine göre, bu yıl buğday verimi iklimsel şartlar nedeniyle beklenenin altında kaldı. Kuraklık, düzensiz yağışlar ve tarımsal üretimi olumsuz etkileyen iklim değişiklikleri, verim kaybının başlıca sebepleri arasında yer aldı. Çiftçiler, hem üretim maliyetlerinin artmasından hem de rekoltedeki düşüşten dolayı zor bir sezon geçiriyor. Ziraat Mühendisi Kerem Güler ve çiftçiler İhlas Haber Ajansı muhabirine hasat sezonu üzerine genel değerlendirmede bulundu. "Don ve samyelinin çok zararı oldu" Meslekte 15 yılı devirdiğini belirten Mühendis Güler, yağışların geç gelmesi ve kar yağışının yetersiz olması nedeniyle toprağın suya doymadığını belirterek, "İki sefer don, bir sefer de samyeli denir, sıcak esen rüzgarın çok zararı oldu. Tarlaya baktığımızda 700-750 kilogramları beklediğimiz yerlerde biz 450-500’lere düşüyoruz. Az su isteyen bitkilerin tercih edilmeli. Damlama sistemine geçilerek su tasarrufu sağlanması şu an en başta aldığımız tedbirler" diye konuştu. "Bir kıvılcım bir araziyi yakmaya yetiyor" Yangınlara karşı çiftçilere uyarıda bulunan Güler, "Bir kıvılcım bir araziyi yakmaya yetiyor. Özellikle sigara izmaritlerine karşı dikkatli olunmalı" ifadelerini kullandı. "400 kilogram verirken, şimdi 200-250 kilogramı geçmiyor verim" Yeni hasat sezonu ile ilgili konuşan çiftçi Tayfun Temizsoy, "2025 hasat sezonumuz başladı. Bu sene biraz verimim düşük tabii. Dondan dolayı ve yağışların geç olmasından dolayı düşük. Burası geçen yıl nadasa bırakılan yıldı, boştu. Önce ki sezonda burası 400 kilogram verirken, şimdi 200-250 kilogramı geçmiyor verimi. Allah bereket versin yine de. Bir umut devam ediyoruz. Fiyatlar ortalama, geçen yıl ki fiyatlarla hemen hemen aynı diyelim" şeklinde konuştu. Ankara genelinde devam eden hasat çalışmalarının önümüzdeki haftalarda tamamlanması bekleniyor. Verim düşüklüğü ve kuraklık, çiftçilerin gelecek sezon için yeni önlemler ve alternatif ürün planlamalarını da gündeme getirdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.