TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tarım

AGRONEWS - Tarım haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Burdur, Tarım Yatırımlarıyla Son 23 Yılda 48 Milyar Lira Destek Aldı Haber

Burdur, Tarım Yatırımlarıyla Son 23 Yılda 48 Milyar Lira Destek Aldı

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Burdur temasları kappsamında 6. Uluslararası Mehmet Akif Ersoy Bilim ve Sanat Ödülleri Törenine katıldı. Burada konuşan Bakan Yumaklı, "İstiklal Marşımızın müellifi Mehmet Akif, milletimizin dini ve milli hislerine en güçlü şekilde tercüman olmuş, büyük şairimizdir. İstiklal Marşı için verilen para ödülünü kabul etmeyecek kadar da onurlu ve müstesna bir karakter sahibi olduğunu, gayet tabii hepimiz biliyoruz. İstiklal Marşı, bir ‘milli mutabakat metni' olarak milletimize inşallah ebediyen kılavuzluk edecektir. Burdur'dan Birinci Meclis'te ilk dönem milletvekili olan şairimizi, milletçe daima rahmetle ve saygıyla anmayı sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı. "Burdur'a son 23 yılda 48 milyar liralık destek verdik ve yatırım yaptık" Burdur Gölü Eylem Planını açıkladıklarını belirten Bakan Yumaklı, "Burdur Gölü, sadece Burdur ve Isparta için değil, ülkemiz su kaynakları ve tabiat varlığını koruma açısından da çok önemli. Burdur da, ülkemiz tarımına verdiği katkı açısından, bizim için son derece kıymetli. Bunun için, şehrimize son 23 yılda 48 milyar liralık destek verdik ve yatırım yaptık. Su ve sulama alanında tam 218 tesisi hizmete aldık. Bu yıl içinde ise; Burdur merkez ilçesine hizmet verecek Aşağımüslümler Düğer Sulaması ile Yeşilova'ya hizmet verecek Gökçeyaka 1. ve 2. Kısım YAS Sulama Şebekesini tamamladık. Hayırlı, uğurlu olsun. Hizmete aldığımız bütün bu tesislerle yaklaşık 400 bin dekar araziyi sulamaya açtık. Zirai gelire 3,1 milyar liralık katkı sağladık" dedi. Kırsal alan destekleri Kırsal kalkınma destekleri ve ORKÖY kapsamında hibe ve kredi vererek, yaklaşık 5 bin 781 projeyi desteklediklerini hatırlatan Bakan Yumaklı, "Malumunuz, şeker pancar üretiminin kentimizde ayrı bir yer var. Burdur Şeker Fabrikamız son 23 yılda Türkşeker'e ait fabrikalar içinde, en fazla yatırım yapılan fabrikalarımızdan biri oldu. Önümüzdeki süreçte daha fazla pancar üretimi için yatırımlarımıza devam edeceğiz. Bakanlık olarak verdiğimiz destekler ve üreticilerimizin gayretleriyle, bitkisel üretim miktarımızı iki kat artırdık. Öte yandan Burdur, rezene ve kişniş üretiminde 1., çörekotu ve gül üretiminde 2., Adaçayı, iğde ve lavanta üretiminde 3. sıraya yükseldi. Yine, büyükbaş hayvan varlığımız yüzde 81, küçükbaş varlığımız yüzde 58 arttı. Yapılan bu çalışmalar ile Burdur'un tarımsal hasılasını 38 kat artışla yaklaşık 14,4 milyar liraya çıkardık" diye konuştu. 158 milyon fidan toprakla buluştu Son 23 yılda yaklaşık 158 milyon fidanı toprakla buluşturdukları Burdur için çalışmalarını sürdüreceklerini kaydeden Bakan Yumaklı, şöyle devam etti: "İl merkezi ve Bucak ilçe merkezinin içme suyu sorununu çözecek projelerin hazırlıklarına başladık. TKDK -IPARD çağrıları kapsamında; et, süt, meyve sebze, su ürünleri, yumurta işlemeye; süt toplama merkezlerine, peynir altı suyunun işlenmesine, soğuk hava depolarına yönelik gıda işleme alanındaki yatırımlara destek vereceğiz. Başvuruları 30 Aralık'tan itibaren almaya başlıyoruz. 2026 yılında ise; hayvancılık, gıda işleme ve ekonomik faaliyetlerinin çeşitlendirilmesi tedbirlerinde destek verilecek alanlarla ilgili çağrı takvimini 2026 yılı Mart ayında yayımlayacağız. Burdur'dan bu çağrıya katılımın yoğun olmasını bekliyoruz. Bütün bu müjdelerimizin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. İnanıyorum ki yaptığımız çalışmalarla; Burdur'un tarım ve orman sektörü daha ileriye taşınacak. Hep birlikte el ele vererek, dayanışma içinde çalışarak, tarımsal üretimimizi daha verimli ve daha sürdürülebilir bir sektöre dönüştürmek için çalışmalarımıza devam edeceğiz."

Kars, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Birinci Derece Belge Aldı Haber

Kars, Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Birinci Derece Belge Aldı

Kars’ta hayvancılık alanında faaliyet gösteren Kars Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından verilen "Birinci Derece Tarımsal Örgüt Belgesi" almaya hak kazandı. Kars Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yürütülen tarımsal amaçlı örgütlerin derecelendirilmesi programı kapsamında "Birinci Derece Tarımsal Örgüt Belgesi" almaya hak kazandı. Belge, Kars Tarım ve Orman İl Müdürü Enver Aydın tarafından Birlik Başkanı Eren Alp’e takdim edildi. Belgeyle birlikte Kars Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nin kurumsal yapısı, üretici temsil gücü ve tarımsal faaliyetlerdeki yeterliliği resmiyet kazanmış oldu. Birliğin, aldığı belge sayesinde destekleme programları ve projelerde daha etkin rol alması bekleniyor. Kars’ta ilk kez bir tarımsal örgütün birinci derece statüye ulaşması, hayvancılık sektörü açısından önemli bir başarı olarak değerlendirildi. Belge takdim töreninde konuşan Kars Tarım ve Orman İl Müdürü Enver Aydın, Kars’ın tarım ve hayvancılıktaki stratejik önemine dikkat çekti. Aydın, "Kars, tarım ve hayvancılığın başkenti konumunda. 600 binin üzerinde büyükbaş hayvan varlığımızla ülkemizin hem besilik dana hem de süt ve süt ürünleri ihtiyacının önemli bir kısmını karşılıyoruz. Bu noktada Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği, üye sayısı ve yaptığı çalışmalarla çok kıymetli bir sivil toplum kuruluşudur. Bakanlığımızın yeni yönetmeliğiyle tarımsal örgütlerin derecelendirilmesi yapılıyor. Bu kapsamda birinci derece belge alan örgütlerin üyeleri, desteklemelerden ve kredi imkanlarından daha avantajlı şekilde yararlanıyor. Kars’ta ilk kez bir birliğimiz bu başarıyı elde etti. Bu hem Kars hayvancılığı hem de üreticilerimiz adına son derece önemlidir. Ülke genelinde bu yıl 105 örgüt bu kapsama girdi, bunlardan biri Kars Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği oldu. Gurur duyuyoruz" dedi. Kars Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Eren Alp ise elde edilen başarının ortak bir emeğin sonucu olduğunu belirtti. Alp, "Kars, hayvancılığıyla var olan bir il. Biz göreve geldiğimiz günden itibaren birliğimizi daha güçlü hale getirmek için çalıştık. Bu başarı; sadece Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği’nin değil, Kars üreticisinin ve Tarım İl Müdürlüğümüzün de başarısıdır. Birinci derece örgüt olmanın çok önemli avantajları var. Birliğimize üye üreticilerimiz kamu bankalarında kullandıkları kredilerde yüzde 10 faiz indiriminden yararlanacak. Ayrıca süt ve buzağı destekleriyle birlikte üreticilerimiz yaklaşık 1.000 TL’ye varan ek destek alacak. Bu, doğrudan Kars ekonomisine giren bir kazançtır. Merkez Birliği yönetiminde yer almamız, Kars’ın hayvancılıkla ilgili sorunlarını doğrudan bakanlığa iletmemiz anlamına geliyor. Masada artık Kars’ın bir koltuğu var. Ayrıca bu yıl 172 bin küpeleme yaparak Türkiye genelinde ikinci sıraya yükseldik. Bu başarı sahada çalışan personelimizin ve kurumlarımızın koordineli çalışmasının sonucudur" diye konuştu. Konuşmaların ardından program hatıra fotoğrafının çekilmesiyle sona erdi.

Elazığ, İkiz Buzağı Sevinci Besicinin Yüzünü Güldürdü Video Galeri

Elazığ, İkiz Buzağı Sevinci Besicinin Yüzünü Güldürdü

Elazığ'da yeni yıla sayılı günler kala doğan buzağılar, hayvancılıkla uğraşan besicilerin yüzünü güldürdü. Büyükbaş hayvancılık yapan Ömer Erdem'in bir inekten ikiz buzağı alması sevincini ikiye katlarken, Erdem yaşanan hayvan hastalıkları ve et ithalatına dikkat çekerek yerli üretimin önemine vurgu yaptı. Elazığ'da yeni yıla sayılı günler kala dünyaya gelen buzağılar, hayvancılıkla uğraşan besicilerin yüzünü güldürdü. Kentte 4 bin 500 dönüm arazi üzerinde büyükbaş hayvancılık yapan Ömer Erdem, yılın son günlerinde aldığı buzağılarla büyük mutluluk yaşadı. Özellikle bir inekten ikiz buzağı dünyaya gelmesi, sevinci ikiye katladı. Erdem aynı zamanda Şap başta olmak üzere hayvan hastalıkları ve et ithalatına dikkat çekerek yerli üretimin önemine vurgu yaptı. Erdem, "Biz buzağılarımızı tam sağlıklı olarak yetiştirebilsek hayvan ithalatına gerek kalmaz" ifadelerini kullandı. 2025'te hayvancılık adına kötü dönemlerin geçtiğini aktaran Ömer Erdem, "Şap hastalığı Türkiye'nin büyük bir kısmını yakıp kavurdu. Çok şükür bizim buralarda böyle şeyler olmadı. Buzağılarımız doğdu. Sağlıklı bir biçimde buzağılarımız büyükbaşların arasında geziyorlar. Biraz hijyene dikkat ettiğimizde, aşılarını tam yaptığımızda İl Tarım ve Orman Müdürlüğü bu konuda şap hastalığı başladığı süre içerisinde hemen aşılamaya başladı. Bizim köyümüzde henüz şap bir iki evde görüldü ama bütün ahırlara yayılmadan bütün önlemler alındı. İl Tarım ve Orman Müdürlüğüne bu konudaki hassasiyeti için teşekkür ederim. Biz buzağılarımızı tam sağlıklı olarak yetiştirebilsek hayvan ithalatına gerek kalmaz. Bu konuda üreticiler sağlıklı buzağılar yetiştirirse, aşılarına dikkat ederlerse iyi olur. Yıllık 400-500 bine yakın hayvan Türkiye genelinde ölüyor. Yaklaşık 500 bin civarında hayvan ithal ediyoruz. Sağlıklı buzağılar elde etmek için lütfen üreticiler olarak biraz daha dikkatli olalım. Bu şekilde hayvan ithalatından kurtulmuş oluruz. Yılda hayvanlarımız bir tane doğum yapıyor. 9 ay gebelik süresi var. 3 ay da kuru dönemi olmak üzere yılda bir buzağı alabiliyoruz. Geçen hafta doğdu bunlar, bir inekten iki buzağı elde ettik. Allah nasip etti" diye konuştu.

Elazığ, TKDK Desteğiyle 35 Baş Hayvandan 300 Baş Çiftliğe Video Galeri

Elazığ, TKDK Desteğiyle 35 Baş Hayvandan 300 Baş Çiftliğe

Elazığ'da 35 büyükbaş hayvanı bulunan ve köyünde süt satarak geçimini sağlayan Ömer Erdem, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu'ndan (TKDK) aldığı destekle 300 büyükbaş çiftliği kurdu. Eski geleneksel yöntemden modern üretime geçen Erdem, ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Elazığ'da yaşayan 3 çocuk babası Ömer Erdem (48), merkeze bağlı Alaca köyünde 35 büyükbaş besicilik yapıyor ve süt satarak geçimini sağlıyordu. Eski geleneksel yöntemlerle üretim yapan Erdem, hayali olan çiftlik için devletin sağladığı desteklerden faydalandı. 2014 yılında TKDK'ya başvuru yapan Erdem, devletten aldığı yüzde 60 hibe desteği ile 2015 yılında çiftliği kurarak modern yöntemlerle besiciliğe geçti. Yaklaşık 4 bin 500 metrekarelik kapalı alana 300 büyükbaş hayvan kapasiteli çiftlik kuran Erdem, ardından çiftliğin üzerine GES kurdu. Toplamda 100 KW ile enerji ihtiyacını güneşten karşılayan Erdem, çiftliğin başta olmak üzere ürettiği mısır, yonca, arpa gibi ürünlerin elektrik enerjisini ücretsiz bir şekilde sağlıyor. Erdem, Simental cinsi 300 baş ile şu anda üretimini sürdürürken, kırmızı et üretiminde ülke ekonomisine katkı sağlıyor. Yatırımlarını devam ettirdiğini aktaran işletme sahibi Ömer Erdem, "Devletin desteği olmasaydı biz böyle bir yeri hayal bile edemezdik" ifadelerini kullandı. "Devletin desteği olmasaydı biz böyle bir yeri hayal bile edemezdik" Merkeze bağlı Alaca köyünde besicilik yapan Ömer Erdem, "Biz daha önce eski geleneklere göre besicilik ve sütçülük yapıyorduk. Orada 35 hayvanla yapıyorduk. TKDK'nın projeleri oldu. Bizde gerekli kriterleri tamamladıktan sonra başvurumuzu yaptık. Arsada kendimizindi. Bu köyde bayağı arazimiz var. Burada hem ekip biçiyoruz hem de besicilik yapıyoruz. Puanımız yeterli olduğu için başvurumuz onaylandı. 300 büyükbaşla besicilik yapmak bizlere nasip oldu. 2014 yılında başvurmuştum 2015 yılında onaylanmıştı. Devletin desteği olmasaydı biz böyle bir yeri hayal bile edemezdik. Yüzde 60 artı yüzde 18 KDV'si vardı. O zamanlar bu kadar fazla besi çiftliği yoktu. Allah bize de nasip etti. Rabbim devletimize zeval vermesin. Bizlere destek oldular bizde çok güzel bir proje yaptık. 10 yıldır kesintisiz bu işi yapıyoruz. 35 hayvanla ben buraya geldim, şuanda 300 hayvanımız var. Buradan kazandıklarımızı da tekrar işletmelere yatırdık" dedi. "Kırmızı et ihtiyacının giderilmesini için ömrüm boyunca uğraştım" Erdem, "Çiftliğin üstünde 100 Kw GES var. Güneşten enerjimizi elde ediyoruz. Buradaki mısır, yonca ve çiftliğin elektrik giderlerini GES ile karşılıyoruz. Özellikle yaz ayında GES'İN sayesinde hayvanların ihtiyacı olan mısır ve yoncanın sulamalarını GES ile yapıyoruz. Ben bu çiftliği açtığım zaman 580 bin EURO'nun yüzde 60'ını hibe olarak aldım. Kırmızı et bizim ülkemizin en büyük sorunlarından birisidir. Kırmızı et ihtiyacının giderilmesini için ömrüm boyunca uğraştım. Bu işi yapan insanların ya güzel meraları olmalı ya da büyük arazileri olmalıdır. Hayvanların ihtiyacı olan samanı satın alırsa, arpayı ve yemi satın alırsa kırmızı et fiyatlarında yükseliş olacaktır. Bu tür destekleri yapacaklar olan öncelikle köylüler olmalıdır. Burada iki çeşit hayvan üretiyoruz. Birisi kurbanlık olarak diğeri de kesim olarak Elazığ merkezde firmalara kesim yaptırıyoruz" ifadelerini kullandı.

Adana, Kozan’da Cennet Hurması Almanya’ya İhraç Edildi Video Galeri

Adana, Kozan’da Cennet Hurması Almanya’ya İhraç Edildi

Cennet hurmasının en çok üretiminin yapıldığı yerlerin başında gelen Adana'nın Kozan ilçesinde, köyde kurulan kurutma tesisiyle bu sezon ilk olarak Almanya'ya ihraç gerçekleştirildi. Bahçede 40 ile 60 TL arasında alıcı bulan hurmanın kurusu ise 500 ile 650 TL arasında hem iç pazara hem de ihracata gönderildi. Türkiye'nin önemli üretim merkezlerinden Adana'nın Kozan ilçesinde birçok aile cennet hurması olarak da bilinen Trabzon hurmasının üretimin gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz bahar aylarında yaşanan zirai don nedeniyle rekolte düşse de Kozan'da bu sezon yaklaşık 16 bin 500 dekar alanda toplam üretim 33 bin ton üretim gerçekleştirildi. Türkiye'deki toplam hurmanın yaklaşık yüzde 20'si üretilen ilçede üreticiler 40 ile 60 TL arasında meyvelerini bahçede sattı. Lezzeti ve aromasıyla yurt içi ve yurt dışından talep gören hurmanın büyük bir bölümü kurutma ve cipse ayrıldı. Köyde kurulan tesisle ilk ihracat Kozan ilçesine bağlı kırsal mahallelerden Karabucak'taki köylerine hurma kurutma tesisi kuran Zeki İnce de, bu yıl yaklaşık 1 ton cennet hurması cipsi ile ilk ihracatını Almanya'ya gerçekleştirdi. İnce, bu sene 16,5 dönüm alanda kendi ve çevredeki bahçelerden alım yaparak üretim gerçekleştiğini söyleyerek aşamaları anlattı. İnce "Bahçelerden toplanan ürünler yıkama işleminin ardından kasalara dizilerek kurutuluyor. Ürünlerimiz 21 saat içinde kuruyor. Kozan Karabucak Mahallesi'nde üretime geçtik, köylerde bunu ilk başaran olduk. Bu yıl zirai don nedeniyle üretimde düşüş oldu ancak sezonda 15 ton kapasiteyle üretim yapıyoruz. Yaklaşık 6 ton ürün kuruttuk. İlk ihracatı gerçekleştirdik, Almanya'ya ilk ihracatı yaptık. Kuru ürün kilosu 500-650 TL arasında satılıyor. Yaklaşık 1 aylık bir mesai oldu ve 20 kişiye istihdam sağladık. Bunun ardından portakal kurusunu da düşünüyoruz" dedi. Üreticinin fiyattan memnun kaldığını aktaran İnce, cennet hurmasının bu yıl dalında 40 TL'den başlayıp 60 TL'ye kadar alıcı bulduğunu da sözlerine ekledi. Üreticiden "Kozan hurması" ismi talebi Kuyluk Mahallesi'nde 110 dönüm arazide hurma üretimi yapan Furkan Kütük ise, "Kozan bölgesi olarak hurmanın tanınmasını istiyoruz. Lezzeti farklı. Kurutmalık, yaş ve cipslik gibi her çeşidi var. Pekmezi de yapılıyor. Sarı ve siyah çeşitleri olan bu ürün Kozan hurması olarak bilinsin istiyoruz" ifadelerini kullandı. Kozan İlçe Tarım Müdürü Mutlu Karataş ile ekipler de sahada üretim alanlarının denetimlerini gerçekleştirirken, bölgede hurma ağaçlarının gelişim ve bakımları teknik konularda çiftçileri desteklemeyi sürdürdüğü kaydedildi. Öte yandan, Kuyluk bölgesinde hurma bahçelerinin sonbahar renklerine bürünmesi de görsel bir şölen sunuyor.

Prof. Dr. Devlet Toksoy’un İklim Uyarıları Tarım Sektörünü Endişelendirdi Haber

Prof. Dr. Devlet Toksoy’un İklim Uyarıları Tarım Sektörünü Endişelendirdi

Prof. Dr. Devlet Toksoy, "Himalaya’da 2035 yılında buz kalmayacak, insan göçleri artacak, sıcaklık nedeniyle ölüm olayları artacak. Çeşitli salgın hastalıklar yaygınlaşacak, küresel bazda yiyecek krizi yaşanacak" dedi. Kastamonu Üniversitesi, küresel iklim değişikliğinin etkileri ve sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde yeşil ekonomi politikalarının ele alındığı panele ev sahipliği yaptı. Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi, Ormancılık ve Tabiat Turizmi Alanında İhtisaslaşma Koordinatörlüğü ve Kastamonu Teknokent iş birliğiyle düzenlenen "Küresel İklim Değişikliği Ekseninde Yeşil Ekonomi Politikaları" konulu panel, Teknokent binasında gerçekleştirildi. Dr. Öğretim Üyesi Alper Bulut'un başkanlığını yaptığı panelde konuşan Karadeniz Üniversitesi'nden Prof. Dr. Devlet Toksoy, iklim değişikliğinin gelecekteki etkilerini bilimsel verilerle anlattı. "80 milyon insan bu sıcaklık artışları nedeniyle işsiz kalacak" Sıcaklık artışının devam etmesiyle en büyük kaybın tarım, ormancılık ve hayvancılıkta yaşanacağını ifade eden Toksoy, 2030 yılında Türkiye'nin su fakiri bir ülke olmasının değerlendirildiğini belirterek, "Dünya Bankası'na göre her 1 derece sıcaklık artışı neredeyse milli gayri safi yurt içi hasılatında yüzde 1’lik düşüşe neden olacak. 2100 yılında gayrisafi yurt içi hasıla yüzde 10 ila yüzde 23 azalacak. En büyük kayıp tarımda, ormancılıkta, hayvancılıkta, balıkçılıkta olacak. Yani ekonomileri kıyıya yakın olan ülkelerde yaşanacak. Çünkü bir süre sonra sular altında kalacaklar. Gıda fiyatları, enerji maliyetleri artacak, kuraklık döneminde şok gıda fiyatlarıyla karşılaşacağız. Uluslararası Çalışma Örgütü, küresel ısınmaya bağlı olarak 10 yıl içerisinde çalışma saatleri yüzde 2.2 azalacak diyor. En çok tarım sektörü ile inşaat sektöründe düşüş olacak. Çünkü sıcaklık artıyor. 80 milyon insan bu sıcaklık artışları nedeniyle işsiz kalacak. Amerika'nın bugün verimli çiftliklerinin büyük bir kısmı çöl olacak. Benzer olaylar dünyanın birçok ülkesinde de ortaya çıkacak. Türkiye'deki su kaynakları küçüleceği için su sıkıntısı ve yer yer çöl görünümlü arazi yapılarıyla kum fırtınaları da görülmeye başlanacak. Dünya tahıl üretimi azalacak, açlıklar artacak. Esasında bu içinde olduğumuz, yaşadığımız dönemi anlatıyor" dedi. "Himalaya’da 2035 yılında buz kalmayacak" İklim değişikliğinin etkilerinin devam etmesi durumunda su kaynaklarının ciddi boyutta etkileneceğine vurgu yapan Toksoy, "Himalaya’da 2035 yılında buz kalmayacak, insan göçleri artacak, sıcaklık nedeniyle ölüm olayları artacak. Çeşitli salgın hastalıklar yaygınlaşacak, küresel bazda yiyecek krizi yaşanacak. Çatışmalar ve savaşlar en az iki katına çıkacak. 5 derece ısınırsa New York sular altında kalacak. Dünyanın en önemli şehirlerini besleyen su kaynakları tümüyle kuruyacak. Los Angeles, Kahire, Türkiye, İran yaşanamaz hale gelecek. Kuzey ve Güney kutuplar da ılıman iklime sahip olacak ancak dünyanın orta enlemleri yaşanamaz olacak. 6 derece ısınırsa denizler mavi görünmesine rağmen canlı kalmayacak. Bugün uygarlığın yaygın olduğu karaların büyük bir kısmı çöle dönecek" diye konuştu. "21. yüzyılın sonunda sıcaklık 4-5 derece artacak deniliyor" Günümüzdeki çatışmaların yüzde 3'ü ile 20'si arasının iklim değişikliğinden kaynaklandığını vurgulayan Prof. Dr. Toksoy, "Tüm ülkelerde yenilenebilir enerji kaynaklarının yılda yüzde 2 oranında artması gerektiğini tespit ediyorlar. Karbondioksit gazı salınımının azaltılmaması halinde 21. yüzyılın sonunda sıcaklık 4-5 derece artacak deniliyor. Bilim insanları, dünya nüfusunun yarısının olumsuz hava şartları yüzünden öleceğini, diğer yarısının da kalan kaynakları ele geçirmek için savaşlar çıkaracağını düşünüyor. Bir dünya savaşı çıkma ihtimali 2 derece sıcaklık artması halinde yüzde 13 artıyor. 4 derece artış yaşanması halinde yüzde 26 artıyor. Günümüzde çatışmaların yüzde 3 ile yüzde 20 arasındaki kısmı iklim değişikliği nedeniyle yaşanıyor. Bize başka gösteriyorlar ama bu çıkan savaşların yüzde 2 ila 20’si iklim değişikliği hazırlıklarından kaynaklı" şeklinde konuştu. Panelde konuşan Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mahmut Gür, panelin hem öğrenciler hem de akademik camia için değerli katkılar sağlayacağını belirtti. Gür, bilim adamlarının ele alacağı konuların alanın gelişimine ışık tutacağına inandığını ifade etti. Panel Başkanı Dr. Öğretim Üyesi Alper Bulut ise iklim değişikliğinin 21. yüzyılın en büyük küresel tehditlerinden biri haline gelerek yalnızca çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve toplumsal açıdan ciddi riskler oluşturduğunu söyledi. Bulut, çevresel bozulma ile ekonomik büyüme arasındaki bağın koparılmasını amaçlayan yeni bir iktisadi yaklaşıma ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak, "Bu ihtiyaçtan doğan yeşil ekonomi kavramı, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından toplumsal refah ve eşitlikten ödün vermeden çevresel zararları ortadan kaldıran bir ekonomi modeli olarak tanımlamaktadır" ifadelerini kullandı. Karadeniz Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mahmut Bayramoğlu ise yeşil ekonomiye geçişte doğru ve sürdürülebilir finansman modellerinin kritik bir role sahip olduğunu ifade etti. Çankırı Karatekin Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Seda Erkan Buğday da iklim değişikliğinin tarım, sanayi ve enerji gibi temel sektörlerde köklü dönüşümleri zorunlu kıldığını söyledi.

Yozgat’ta Destekle 15 Gebe Düve Alan Genç Sağlıkçı Hayvancılığa Başladı Haber

Yozgat’ta Destekle 15 Gebe Düve Alan Genç Sağlıkçı Hayvancılığa Başladı

Yozgat'ta atama bekleyen sağlıkçı genç, atanamayınca devletten aldığı 15 gebe düve desteği ile hayvancılık yapmaya başladı. Yozgat'ta tarımın desteklenmesine yönelik verilen destekler çerçevesinde, atanmayı bekleyen 25 yaşındaki Asena Akkuş, aldığı 15 gebe düve ile hayvancılık yapmaya başladı. Şimdi Şefaatli ilçesine bağlı Paşaköy’de babasıyla birlikte hayvancılık yapıyor. Üniversite mezunu olan ve atama beklediği süreçte projeyi sosyal medyada görerek başvuru yapan Akkuş, asil listede 7. sırada yer alarak destek almaya hak kazandı. Akkuş, hak kazandığı 15 gebe düveyi Iğdır’dan teslim alarak işletmesine getirdi. Genç yetiştirici Asena Akkuş, süreçten duyduğu memnuniyeti şu sözlerle ifade etti: "Erciyes Üniversitesi sağlık bölümü mezunuyum. 25 yaşındayım. Babamla birlikte zaten aktif olarak hayvancılık yapıyorduk ancak hayvan varlığımızı artırmamız gerekiyordu. Yozgat Tarım İl Müdürlüğünün hazırladığı bu projeyi sosyal medyada gördük, araştırdık ve Şefaatli İlçe Tarım Müdürlüğüne giderek başvurumuzu yaptık. Şansımız olmadığını düşünürken asil listede 7. sırada yer aldığımı öğrendim. Iğdır’a gidip 15 ineğimizi sağ salim aldık, getirdik. Sabah erkenden kalkıyoruz, hayvanlarımız biraz aksi olduğu için temkinli yaklaşıyoruz. Samanlarını, yemlerini verip bakımını yapıyoruz." Asena Akkuş’un babası Erdoğan Akkuş ise kızının hayvancılığa olan ilgisi ve çabasıyla başarılı bir işletme yürüteceğine inandığını söyledi.

Hatay, Yer Fıstığında Kuraklık Verimi Yarıya Düşürdü Video Galeri

Hatay, Yer Fıstığında Kuraklık Verimi Yarıya Düşürdü

Hatay'da kuraklıktan dolayı rekoltenin yarı yarıya düştüğü yer fıstığında hasat başladı. Yer fıstığı tarladan 60 TL'ye satılırken, market raflarında 120 TL ile 150 TL aralığında alıcı buluyor. Türkiye'nin önemli tarım şehirlerinden olan Hatay'da yer fıstığı hasadı başladı. Antakya ilçesi Arpahan Mahallesi'nde çiftçilik yapan Yusuf Fakıoğlu, 10 dönümlük arazisinde akrabaları ve işçilerle yer fıstığı hasadı yapıyor. Kuraklık nedeniyle yeteri büyüklüğe ulaşamayan ve olgunlaşmayan yer fıstığında, geçen yıla göre verim yarı yarıya düştü. Hasadını yaptığı yer fıstığının tarladan 60 TL ile 100 TL'de aralığında satıldığını söyleyen Fakıoğlu, "Tarladan market raflarına giden yer fıstığı 120 TL ile 150 TL arasında alıcı buluyor" dedi. "Kuraklık yüzünden yer fıstığı tam olarak olgunlaşmadı ve geçen yılki verim bu yılki verimin iki katıydı ve ürün de güzeldi" Kuraklıktan dolayı bu yıl fıstıkta verimin yarı yarıya düştüğünü ifade eden çiftçi Yusuf Fakıoğlu, "Burası Arpahan Mahallesi'nde bulunan 10 dönümlük bir yer fıstığı tarlasındayız. Bu yıl kuraklıktan dolayı verim zayıf çıktı. Yer fıstığı yetişene kadar suya ihtiyaç duyar. Yer fıstığı yetiştikten sonra su ihtiyacı olmaz. Yetiştikten 20 gün sonra hasat edilir. Yer fıstığın ekimi ile hasat arasında 6 aylık bir süreç var. Bu yılki fiyatlar normal seviyede gidiyor. Bizim için ucuz müşteri için pahalı bir fiyatı var. Yer fıstığının maliyeti çok yüksek o yüzden bize göre ucuz kalıyor. Yer fıstığının kilosu bu yıl 60 TL ile 100 TL arasında kalitesine göre fiyatı değişiyor. Marketlerde de 120 TL ile 150 TL arasında satışa sunuluyor. Geçen yıl fıstığın kilosunu 80 ile 100 TL arasında veriyorduk ama ürünümüz kaliteliydi. Bu yıl ise kalite biraz zayıf kaldı. Kuraklık yüzünden ürünlerimiz tam olarak olgunlaşmadı. Bu yüzden zayıf kaldı. Zayıf kaldığı için de bu yıl hasattan az verim aldık. Geçen yılki verim bu yılki verimin iki katıydı ve ürün de güzeldi" dedi. "Hasat iyi gidiyor ve arkadaşlarla birlikte imece usulü hasat yapıyoruz" Fıstık hasadında işçiliğin zor olduğunu ifade eden Süheyla Bozkurt, "Biz her yıl yer fıstığı ekiyoruz ve hasat ediyoruz. Kuraklıktan dolayı bu yıl verim az oldu. Hasat iyi gidiyor ve arkadaşlarla birlikte imece usulü hasat yapıyoruz. Sabah erken saatlerinde 07.00 gibi geliyorlar ve öğleden sonra 15.30’da işi bırakıyorlar. İlk önce traktör yardımıyla sökülüyor. Sonra ellerimiz çırpıp topluyoruz. İşçiliği de meşakkatli ve yorucu oluyor. Kahve ve çay eşliğinde hasadı yapıyoruz" ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.