TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tarım Ve Orman Bakanlığı

AGRONEWS - Tarım Ve Orman Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarım Ve Orman Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Ayva üretiminde kalıntısız tarım için üreticilere tuzak dağıtıldı Haber

Ayva üretiminde kalıntısız tarım için üreticilere tuzak dağıtıldı

Tarım ve Orman Bakanlığı, Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Bitki Sağlığı ve Karantina Daire Başkanlığı "Kalıntı Eylem Planı Biyoteknik Mücadele Projesi" kapsamında, Pamukkale ilçesinde nar, ayva ve bağda kalıntı ile mücadele amacıyla üreticilere Akdeniz meyve sineği zararlısına karşı Tephri-trap (feromon+tuzak) dağıtımı yapıldı. Ayva üretiminin yoğun olarak yapıldığı Pamukkale ilçemizde ki 14 üreticiye Akdeniz meyve sineği zararlısına karşı 2025 üretim sezonunda biyoteknik mücadele yönteminde kullanılmak üzere tuzak dağıtımı yapıldı. Pamukkale ilçesinde düzenlenen törene Denizli Valisi Ömer Faruk Coşkun, Merkezefendi Kaymakamı Abdullah Demir, İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Nevzat Zayim, teknik personel ve üreticiler katıldı. Kalıntısız yaş meyve ve sebzenin ülke ekonomisine katkısı hakkında duyduğu memnuniyeti dile getiren Vali Ömer Faruk Coşkun, "İl Tarım ve Orman Müdürlüğümüz yine güzel bir proje ile üreticilerimize ve Denizli’mize hizmeti bir adım daha öne taşıyor. Biyoteknik mücadelede hem zararlıları erken aşamada izleme hem de etkin şekilde kontrol altına alma amaçlarıyla oldukça verimli ve çevre dostu bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Proje ile hem ürün kalıntısız hale getirilmekte hem de sürdürülebilir ve çevre dostu tarım uygulamaları desteklenmektedir. Özellikle Ayva üretim merkezimiz Pamukkale İlçemizde dağıtımını yaptığımız tuzakların üreticilerimize ve ülkemize hayırlı olmasını diliyor teşekkür ediyorum" dedi. "2025 üretim sezonunda kullanılmak üzere toplam 2 bin adet Tephri-trap’ın dağıtımı yapacağız" İl Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Nevzat Zayim, "İlimiz meyve yetiştiriciliği potansiyeli ve ihracatı bakımından özellikle ülkemizde önemli bir yere sahiptir. İlimizde yetiştirilen ayva, üzüm, şeftali, nektarin ve nar en fazla ihracatı yapılan ürünler arasında yer almaktadır. Bugün Pamukkale ilçemizde nar, ayva ve bağda Kalıntı Eylem Planı biyoteknik mücadele kapsamında 14 üreticimizin 250 dekar ayva bahçesinde Akdeniz meyve sineği zararlısına karşı 2025 üretim sezonunda kullanılmak üzere toplam 2 bin adet Tephri-trap’ın dağıtımı yapacağız. Bu kapsamda dağıtımı yaptığımız Tephri-trap ayva meyvesinde Akdeniz meyve sineğiyle mücadelede kullanımı, özellikle pestisit kalıntısını istenmeyen seviyelere çekme ve sürdürülebilir üretim açısından kritik bir rol oynamaktadır. Akdeniz meyve sineği polifag bir zararlı ve ihracatta toleransı sıfır olmasına istinaden zararlı ile mücadele ilimiz ekonomisi yönünden çok önemlidir. Geniş konukçu ağı zararlının yaşam döngüsünü kolaylaştırarak mücadelesini zorlaştırmaktadır" ifadelerini kullandı.

Koyun ve çobanların kıymeti bilinmedi, en büyük sorun yangınlar oldu Haber

Koyun ve çobanların kıymeti bilinmedi, en büyük sorun yangınlar oldu

Geçtiğimiz hafta İzmir Ödemiş'te meydana gelen orman yangınında keçi ve koyun sürülerinin otladığı alanlardaki ormanlık alanlarda yangının ilerlememesi önemli bir konuyu gündeme getirdi. Aydın dağlarında çobanlık yapan 46 yaşındaki İbrahim Kundak, koyun ve keçi sürüsünün yayıldığı bölgelerde tabandaki otlar temizlendiği için yangının yürümediğini belirterek, "Bir zamanlar koyun ve keçiler ormana zarar veriyor denilerek sanki orman zararlısı imiş gibi gösterdiler. Ancak son yıllardaki yangınlar gösterdi ki, çobanlar ve koyun-keçiler tam tersine ormanın koruyucusu ve faydalılarmış" diye konuştu. "2025 yılının ilk 6 ayında 3 bin 44 yangın çıktı" Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre; 2025 yılının ilk 6 ayında 1305'i ormanlık alanda 1739'u da orman dışı alanda olmak üzere toplam 3 bin 44 yangın çıktı. Meydana gelen bu yangınların 624'ü ise Temmuz ayının ilk haftasında meydana geldi. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ciddi risk oluşturan yangınlar özellikle Aydın, Muğla ve İzmir için ciddi tehdit oluşturmaya başladı. "Koyun ve keçinin girdiği yerde yangın yürümez" Aydın ile İzmir dağlarında yaklaşık 33 yıldır çobanlık yapan İbrahim Kundak, yangının zemini otlardan temizlenmeyen ormanlık alanlarda çok hızlı ilerlediğini ve kontrol altına almanın da çok güç olduğunu belirterek, "Çocukluğumdan beri dağlarda ve ormanlık alanlarda çobanlık yaparım. Daha önceki yıllarda defalarca dile getirdik. Kimse dikkate almadı. Koyun ve keçinin yayıldığı alanda yangın çıksa bile ateş yürümez. Koyun ve keçiyi orman için zararlı görüyorlardı. Eskiden yangın çıksa bile bu kadar ormanlık alan yanmazdı. Dağlarda çobanlar ve sürü sayısı azaldı, çıkan yangınların önün alınmaz hale geldi. Son Ödemiş yangınında çobanların bulunduğu alanlardaki ormanlar yanmadı, keçi ve koyunun faydasını gördüler. Türkiye'de orman yangınlarına karşı yapılacak en kolay ve en faydalı mücadele bence dağlarda koyun-keçi ve çoban sayısını artırmak olacaktır" diye konuştu.

Konya Ovası’nda Hasat Düşük Verimle Başladı Video Galeri

Konya Ovası’nda Hasat Düşük Verimle Başladı

Tahıl ambarı Konya Ovasında hububatta ilk olarak başlayan arpa hasadı devam ediyor. Arpanın ardından buğday hasadının başlayacağını belirten uzmanlar, kuralık nedeniyle verimlerin rekoltede yüzde 30 kadar düşüş beklediklerini söyledi. Türkiye'nin tahıl ambarı olarak bilinen Konya Ovasında arpa hasadı başladı. 38 bin 873 kilometrekare yüzölçümünün yüzde 47'si tarım arazisi olarak kullanılan Konya'da, kuraklık nedeniyle verimde ciddi oranda düşüşler meydana geldi. Hububat hasadının başladığını, verimin oldukça düşük seviyelerde olduğunu belirten Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Burak Kırkgöz, "Ülkemizin buğday deposu, Konya Ovasında hasatlarımız başladı. İlk arpa hasatları oluyor bu dönemde. Kıraç bölgelerde hasat yoğun bir şekilde yapılmakta. Yavaş yavaş sulu alanlarda da arpa hasatları başladı. Arkasından da buğday hasatları gerçekleşecek. Tabii kıraç alanlardaki verimlerimiz yağışların düşük olması, özellikle kış yağışını hemen hemen hiç alamamamızdan kaynaklı olarak çok düşük, hatta biçerdöver girmeyen tarlalarımız mevcut maalesef" dedi. "Dekardan 150 kilo, hatta 70 kilo civarına kadar hasatlar gerçekleşmekte" Kıraç alanlardaki verimlerin oldukça dip seviyelerde olduğuna dikkat çeken Burak Kırkgöz, "Konya Ovasının yüzde 70'e yakını kıraç, yüzde 30'a yakını da sulu alandan oluşuyor. Hububat alanlarında bu da tabii bizim bölgemizin, ovamızda birtakım düşüklüklere de neden olmakta. Bu dönemde kıraç alanlardaki verimlerimiz oldukça düşük. Bazı kıraç tarlalarda dekarından 150 kilo, hatta 70 kilolar civarına kadar hasatlar gerçekleşmekte. Tabii sulu alanlarda sulama imkanı olan çiftçilerimizin biraz daha avantajı bulunuyor. Bu alanlarda da yaklaşık 550 - 600 kilo civarında hasat gerçekleşiyor. Tabii Konya Ovası büyük bir kısmı kıraç olduğu için de verimlerimiz oldukça düşük olacak gibi tahmin ediyoruz. Ortalama 2 milyon 200 bin ton civarında buğday rekoltemiz varken, bu yıl muhtemelen 1 milyon 800 bin ton civarında buğday rekoltesi çıkacak gibi gözüküyor. Yine rekoltesini de söylemek gerekirse arpa rekoltesinde de aynı oranda bir düşüş söz konusu olacak. 1 milyon ton üzerinde bir rekoltemiz vardı önceki yıllarda, bu yıl da 800 bin ton civarında veya 900 bin ton civarında bir arpa hasadının gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Hasatları gerçekleştiren çiftçilerimizin bir yıllık emeğinin karşılığı maalesef olmamakta, burada bakanlığımızın destekleme çalışmasını yoğun bir şekilde yapmasını bekliyoruz" şeklinde konuştu. Sezonda geçerli hububat fiyatlarına değinen Kırkgöz, "Ürün fiyatları bu dönemde borsamızda yaklaşık olarak arpalar 11 buçuk lira, buğdaylarımız da 13 buçuk lira civarında bakanlığımızın açıkladığı fiyat doğrultusunda devam etmekte. Muhtemelen rekoltenin düşük olmasıyla birlikte arpa ve buğday fiyatlarında da yükselme bekliyoruz. Kapalı bir havza olan Konya Ovamızda kışın kar yağışını inşallah önümüzdeki yıl alırız. Eğer önümüzdeki yıl kar yağışını alamazsak bu önümüzdeki yılki mahsullerde de ciddi anlamda bir verim düşüklüğüne neden olacak" ifadelerini kullandı. "Seyahat halinde olanlar yol kenarlarında izmarit tarzında veya cam şişe gibi ürünleri kesinlikle dışarıya atmamaların Son olarak Başkan Burak Kırkgöz vatandaşlara seslenerek "Hasat bölgelerdeki yerlerde mahsullerin oldukça kuruduğunu da biliyoruz. Özellikle seyahat halinde olan insanların yol kenarlarında izmarit tarzında veya cam şişe gibi ürünleri kesinlikle dışarıya atmamalarını, özellikle arazinin yanından geçerken bu tarz yanıcı maddeleri kesinlikle araçlarından dışarıya atmamalarını da öneriyoruz. Çünkü çiftçimizin 1 yıllık emeği çok ciddi anlamda emekler harcayarak yetiştirdiği çok ciddi anlamda bedeller ödediği bu ürünleri bir anlık dalgınlıkla zayi edebiliyoruz. O yüzden buradan çiftçilerimizin dışında kent merkezinde yaşayan veya seyahat halinde olan vatandaşlarımızın bunlara dikkat etmesini de öneriyoruz" diye konuştu.

Ağrı’da Çilek Üretimiyle Tarımda Yeni Dönem Başladı Video Galeri

Ağrı’da Çilek Üretimiyle Tarımda Yeni Dönem Başladı

Ağrı'da 100 dekarlık alanda kurulan çilek bahçeleri, hem çiftçinin gelirini artırıyor hem de bölge tarımında yeni bir dönemin kapılarını aralıyor. Ağrı'da son yıllarda tarımsal üretimde çeşitliliği artırmak ve çiftçilerin gelir kaynaklarını güçlendirmek amacıyla alternatif ürünlere yönelim hız kazandı. Bu kapsamda çilek üretimi, bölge çiftçisi için hem ekonomik değeri yüksek hem de iklim şartlarına uygun bir ürün olarak öne çıktı. 2021-2023 yıllarında Ağrı Valiliği, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'nün girişimleri ve Tarım ve Orman Bakanlığı'nın destekleriyle il genelinde yaklaşık 100 dekar alanda çilek bahçeleri kuruldu. Üretim, hem verimli arazilerin değerlendirilmesine hem de yerel ekonomiye canlılık kazandırılmasına katkı sağlıyor. Ağrı Tarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Hüseyinoğlu, yürütülen çalışmalar ve üreticilere sağlanan destekler hakkında bilgi verdi. Hüseyinoğlu, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: "İlimizde çilek üretimi 2021-2023 yılları arasında valiliğimiz ve il müdürlüğümüzün girişimleriyle, bakanlığımızın destekleriyle uygulanan projeler sonucu yaklaşık 100 dekar alanda kurulan bahçelerle yaygınlaştırıldı. Burada temel amacımız, alternatif ürünlerin üretimini teşvik etmek ve vatandaşlarımızın tarımsal gelirlerini artırmaktı. Çilek bu anlamda hem iklime uygunluğu hem de ekonomik getirisi nedeniyle güzel bir ürün oldu. Üreticilerimiz de bu ürüne olumlu yaklaştı." Çilek üretiminin sadece kurulum projeleriyle değil, farklı destek ve eğitim çalışmalarıyla da teşvik edildiğini belirten Hüseyinoğlu, "Bakanlığımız özellikle çileğin işlenmesi ve paketlenmesiyle ilgili yatırımlarda Kırsal Kalkınma Yatırımlarını Destekleme Programı kapsamında yüzde 50 hibe desteği sağlıyor. Biz de dönem dönem proje çağrılarına çıkıyor ve vatandaşlarımızın bu desteklerden faydalanmasını sağlıyoruz. Üreticilerimiz il müdürlüğümüzün hesaplarını takip ederek bu desteklerden haberdar olabilirler" dedi. 2025 yılı üretim beklentilerine de değinen Hüseyinoğlu, "Bu yıl aşırı sıcaklar ve yağışların azalması nedeniyle bir miktar verim düşüşü var. Dekara 1,5-2 ton civarında bir verim bekliyoruz ve toplamda 150-200 ton çilek üretimi olacağını öngörüyoruz. Ağrı çileğinin lezzetinin bu kadar güzel olmasının sebebi, gece ve gündüz sıcaklık farkının yüksek olması. Bu durum meyvedeki şeker oranını artırıyor ve kalitesini yükseltiyor" diye konuştu. Ağrı'da meyveciliğin gelişebilecek önemli bir tarım alanı olduğunun altını çizen Hüseyinoğlu, vişne, elma, armut ve kiraz gibi meyveler için de hibeli destekler sağlandığını belirterek, "İlimizin iklim şartları nedeniyle meyvelerimiz pazarda ürünün azaldığı dönemde olgunlaşıyor, bu da üreticilerimize ticari anlamda önemli bir avantaj sağlıyor. Ancak üreticimizin bu işe inanması ve görerek güven duyması gerekiyor. Biz de projelerle ve desteklerle bunu sağlamaya çalışıyoruz" dedi.

Yaşanan verim kaybı kiraz, kayısı ve erikte fiyatları etkiledi Video Galeri

Yaşanan verim kaybı kiraz, kayısı ve erikte fiyatları etkiledi

Meyve fiyatlarındaki artıştan sorumlu tutulmalarının yanlış olduğunu belirten Denizlili halciler, meyve fiyatlarındaki artışın sorumlusunun haller değil, üretimdeki verim kaybı ve plansızlık olduğunu savundu. Denizli Sebze Meyve Komisyoncular Derneği (DEMESKO) Başkanı Halil Öztürk, sebze ve meyve fiyatlarındaki artışla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Denizli Hali’nde basın mensuplarıyla bir araya gelen Öztürk, kamuoyunda hallerin fiyat artışlarının sebebiymiş gibi gösterilmesinin doğru olmadığını vurguladı. "Kiraz, kayısı ve erikte yüzde 65 verim kaybı yaşandı" Bu yılın Şubat ve Nisan aylarında yaşanan soğuk hava ve dolu etkilerinin meyve rekoltesini ciddi şekilde etkilediğini belirten Başkan Öztürk, "Kiraz, erik ve kayısı gibi sert çekirdekli meyvelerde yüzde 60 ile yüzde 65 arasında verim kaybı yaşandı. Bu da doğal olarak fiyatlara yansıdı. Örneğin kiraz, halde 200-220 TL bandında işlem görüyor. Ancak pazarda ve markette bu fiyat üç-dört katına çıkabiliyor. Özellikle sosyal medyada yer alan 'kirazın tanesi 10 TL' gibi haberler kamuoyunu meşgul etti. Fakat bu fiyatların haldeki satış fiyatlarıyla ilgisinin yok. Önümüzdeki dönemde elma ve limon fiyatlarında da artış bekleniyor. Elmada da benzer şekilde yüzde 60 ile 65 arasında verim düşüşü öngörülüyor. Bu da kış aylarında elma fiyatlarının 100 TL seviyelerine çıkmasına neden olabilir. Limon ise şu anda üreticiden 70-80 TL’ye çıkıyor, halde ise 80-90 TL bandında işlem görüyor. Tüketiciye yansıması ise 120-150 TL’ye kadar ulaşabiliyor" dedi. "Hal yasası tek başına çözüm değil" Sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın sadece hallerle ilişkilendirilmesinin yanlış olduğunu vurgulayan Başkan Öztürk, " Türkiye’de tüketilen sebze ve meyvenin yalnızca yüzde 25 ile 30’u hallerden geçiyor. Hal böyleyken biz nasıl piyasayı tek başımıza belirleyebiliriz? 2012 yılında yürürlüğe giren 5957 sayılı Hal Yasası, beklendiği gibi fiyatları düşürmedi. O dönem 'meyve-sebzede fiyat yüzde 25 düşecek' denmişti ama tam tersi oldu. Hallerin suçlanması kolay bir yol ama yanlış bir yönlendirme" dedi. "Tarımda planlama şart" Tarım politikalarında planlama eksikliği olduğunu vurgulayan Öztürk, çözüm önerilerini de şöyle sıraladı: "Tarım Bakanlığı ve ilgili kurumlar, üretimin planlı bir şekilde yapılmasını sağlamalı. Hangi bölgede ne kadar ürüne ihtiyaç varsa ona göre üretim yapılmalı. Ayrıca üreticiye doğal afetlere karşı koruma sağlayacak destekler verilmeli. Üretici üretsin, ama pazarlama işini profesyonel yapılar yapsın. Kooperatifler, birlikler ve mevcut haller bu iş için en uygun yapılardır. Meyve-sebze fiyatlarındaki artışın tek sorumlusu haller değildir. Bizler bu işin sadece bir parçasıyız. Sorunun çözümü üretimde, planlamada ve desteklemededir. Lütfen algılara değil, gerçeklere bakalım."

Bakanlık fiyatları açıkladı, Sivas çiftçisi memnun kaldı Video Galeri

Bakanlık fiyatları açıkladı, Sivas çiftçisi memnun kaldı

Tarım ve Orman Bakanlığı hububat alım fiyatlarını açıkladı. Açıklanan rakamlar Sivaslı üreticinin yüzünü güldürdü. Makarnalık buğday ve ekmeklik buğday alım fiyatı ton başına 13 bin 500 lira olarak belirlenirken, arpada 11 bin lira olarak açıklandı. Belirlenen alım fiyatlarına ek olarak tohum desteği olarak da ton başına 2 bin 520 TL ödenecek. Geçtiğimiz yıl ekmek ve makarnalık buğdayda fiyat ton başına 9 bin 250 olarak belirlenmişti. Açıklanan fiyatlar Sivaslı çiftçileri memnun etti. Önceki yıllarda verim ve kalite kaybı yaşayan çiftçiler, bu yıl açıklanan fiyatların beklentilerinin üzerinde olduğunu söyledi. "Çiftçilerin beklediği fiyatın üzerinde bir rakam açıklandı" Alım fiyatlarını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, "Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı hububat alım fiyatlarını açıkladı. Yaptığı açıklamalara baktığımız zaman biz Sivas çiftçilerinin beklediği fiyatın üzerinde bir rakam açıklandı. Bundan dolayı Tarım ve Orman Bakanımıza ve ilgili kurumlara teşekkür ederim. İç Anadolu’da bu yıl kuraklıkla ilgili bir sıkıntı yaşanmadı. Şu anda buğdaylarımız da gayet güzel. Kaliteyi de yüksek tutabilirsek bizler bu fiyatlardan memnunuz. Elbette memnunuz ama girdi fiyatları da alım fiyatlarına göre kalırsa biz bu sene memnun kalacağız. Bizim hasat zamanımıza daha çok var. Haziran ayı itibarıyla verim çok güzel. Çiftçilerimiz hastalıkları bitirdi, yağışlar yeteri kadar yağdı. İnşallah bu sene ülke ekonomisine büyük bir katkı sunulacak. Biz şu anda Sivas çiftçileri olarak gayet memnunuz" dedi.

Türkiye'nin jeotermal sera alanı yüzde bin 500 büyüyebilir Haber

Türkiye'nin jeotermal sera alanı yüzde bin 500 büyüyebilir

Manisa Büyükşehir Belediyesi'nin iklim değişikliğiyle mücadele vizyonu doğrultusunda düzenlediği "Sürdürülebilir Manisa Zirvesi"; Türkiye'nin pek çok kentinden akademisyenler, sivil toplum önderleri, iş dünyası ve yerel yönetim temsilcilerini bir araya getirdi. Zirve kapsamında düzenlenen "Gıda Güvenliği için Jeotermal Seracılık" başlıklı oturumda katılımcılara seslenen Jeotermal Enerji Derneği (JED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, katılımcılara Türkiye'nin jeotermal seracılıkta mevcut durumu ve potansiyeli hakkında dikkat çekici bilgiler verdi. Kapasite, potansiyelin yüzde 5'i değil Ülkelerin özellikle pandemi sonrasında sağlıklı, kaliteli ve ucuz gıdaya ulaşımın taşıdığı yaşamsal önemin farkına vardıklarını belirten Kındap, bu durumunu jeotermal seracılık uygulamalarını tüm dünyada artırdığını, Türkiye'nin da bu alanda öncü ülkeler arasında yer aldığını vurguladı. Türkiye'nin bugün 7 bin dönüm seviyesinde bulunan jeotermal sera varlığının, ülke potansiyeli karşısında çok düşük seviyede olduğuna dikkat çeken Kındap, "150 bin dönüm jeotermal ısıtmalı sera potansiyeline sahip olan ülkemiz, bugün bu potansiyelin yüzde 5'ini bile bulmayan kapasitesi ile dünyada 7'inci, Avrupa'da ise 1'inci sırada yer alıyor." dedi. Jeotermal Enerji Derneği olarak Tarım ve Orman Bakanlığı'nın başlattığı Organize Tarım Bölgeleri (OTB) projelerini de destekliklerinin altını çizen Kındap, 2024 yılında sisteme dahil lolan 5 proje ile birlikte OTB sayısının 43'e yükseldiğini, 2025 yılı itibarıyla Türkiye'de kurulan 22 adet Bitkisel OTB'nin 14'ünün jeotermal kaynaklı seralardan oluştuğu bilgisini verdi. "OTB'ler jeotermal kaynaklara yakın olmalı" Türkiye'nin 10 yıl içerisinde 100 bin dönüm jeotermal sera büyüklüğüne rahatlıkla ulaşabileceğini kaydeden JED Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kındap, şu değerlendirmeyi yaptı: "Yatırımcılara uygun kredilerle jeotermal ısıtmalı sera yapabilme imkânı tanıyan bu bölgelerde 30 bin dönüm potansiyel sera alanımız bulunuyor. JED olarak Organize Tarım Bölgelerinin yer seçiminin jeotermal kaynakların hemen üzerinde ya da çok yakınında olmasını önemsiyoruz. Temennimiz, jeotermal kaynak kullanan bölge sayısının daha da artması yönünde. Bu sayede Türkiye tarımsal üretimde ölçek ekonomisini sağlayarak; üretimde, istihdamda, ihracatta dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında yer alabilir." Kesintisiz ve iklim koşullarından bağımsız olarak sürdürülebilir üretimin yapılabildiği jeotermal seracılığın çok önemli rekabet avantajı sağladığını kaydeden Kındap, "Jeotermal seralar üretim maliyetlerinin düşük, güvenilir ve izlenebilir olmasının yanında rekabet şansı ve marka değeri ile öne çıkıyor. Yılın 12 ayında kesintisiz üretim yapabilmek için seralarımızın belirli sıcaklıkta tutulması şart. Bu alanda en önemli girdi maliyetini enerji giderleri oluşturuyor. Jeotermal seracılık uygulamaları, bu girdi maliyetini sıfıra yakın bir seviyede tutarken, gerek iç pazarda gerekse ihracatta rekabetçi bir üretim yapısına kavuşulmasını sağlıyor. Tarımsal üretim, gıda güvenliği ve tedarik zincirinin önemi açısından seracılık uygulamaları yaşamsal önemde." Türkiye'deki jeotermal seralarda, yakın gelecekte üretim çeşitliliğinin de artacağına işaret eden JED Başkanı Ali Kındap, katma değeri ve ihracat kabiliyeti çok yüksek tropikal meyve üretiminden süs bitkilerine kadar çok farklı ürünlerin jeotermal seralarda üretileceğini sözlerine ekledi. Türkiye'nin keşfi tamamlanmış jeotermal potansiyeli 62 bin mw -Türkiye ve Anadolu coğrafyası, dünyanın en zengin jeotermal kaynaklarını barındırıyor. - 1500'ün üzerinde doğal jeotermal çıkış noktası olan Türkiye'de bugün itibarıyla jeotermal kaynaklı elektrik enerjisi kurulu gücü 1733 Megavat (MW) seviyesinde. - Jeotermal enerjinin diğer kullanım alanları olan termal turizm, jeotermal seracılık, konut ısıtması, sebze ve meyve kurutma gibi alanlardaki kullanımımız ile birlikte düşünüldüğünde; Türkiye'nin 7 bin Megavat'ın biraz üzerinde tüketimi bulunuyor. - Bu tüketim, Maden Tetkik Arama Kurumu (MTA) tarafından keşfi yapılmış potansiyel olan 62 bin MW'ın yüzde 11'i seviyesinde. - Türkiye bu düşük kullanımla dahi jeotermal kaynaklı elektrik üretiminde dünyanın dördüncü, Avrupa'nın lider ülkesi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.