TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Tarımsal Üretim

AGRONEWS - Tarımsal Üretim haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Tarımsal Üretim haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Samsun, Sülünlerle Kahverengi Kokarcayla Doğal Mücadele Başlattı Video Galeri

Samsun, Sülünlerle Kahverengi Kokarcayla Doğal Mücadele Başlattı

2025 yılında Samsun ve çevre illerine doğaya bırakılan 3 bin sülün, fındık ve tarım alanlarında ciddi zararlara yol açan kahverengi kokarcaya karşı ekosistemin "doğal savaşçıları" olarak görev yapıyor. Samsun'un Tekkeköy ilçesindeki Gelemen Sülün Üretim Merkezi, kuruluşundan bu yana toplam 392 bin 720 sülünü doğaya kazandırarak Türkiye'nin biyolojik çeşitliliğine önemli katkılar sağladı. Merkezde yalnızca 2025 yılında 3 bin adet sülün üretildi ve başta Ordu, Samsun, Karabük, Sinop ve Bartın olmak üzere çeşitli illerde doğal yaşama bırakıldı. Bu sülünler özellikle kahverengi kokarcayla biyolojik mücadelede sağladıkları faydayla öne çıkıyor. "Özel olarak yetiştiriliyor" Doğa Koruma ve Millî Parklar 11. Bölge Müdürü Resul Doğan, Gelemen Sülün Üretim Merkezi'nin kuruluş amacının, Karadeniz kıyı kesimlerinde doğal olarak bulunan Kafkas sülünü popülasyonunun çevresel nedenlerle azalması üzerine türü koruma altına almak olduğunu belirtti. Sülün üretim sürecinin Mart ayında başladığını ifade eden Doğan, yumurtaların kuluçka süreçlerinin ardından civcivlerin büyütme kafesleri ve kapalı kümeslerde bakım gördüğünü, yaklaşık 17–18 haftalık gelişim döneminin sonunda doğal ortama uyum sağlayabilecek düzeye gelen bireylerin planlı şekilde doğaya salındığını aktardı. "Kapasite yıllık 15 bine çıkacak" Merkezin kuruluşundan bugüne kadar yüzbinlerce sülünün doğal yaşama bırakıldığını hatırlatan Doğan, sadece Samsun'da 67 bin 206 adet sülünün doğaya salındığını belirtti. 2026 ve sonrası hedeflere de değinen Doğan, yıllık 15 bin adet üretim kapasitesine ulaşmak istediklerini; mevcut alanın yetersiz kalması nedeniyle faaliyetlerin bakanlık tarafından Terme'de yapımı tamamlanan, yeni sülün üretme merkezine taşınacağını ifade ederek, "Doğa Koruma ve Millî Parklar Genel Müdürlüğümüz yatırım ödenekleri ve DOKAP desteğiyle yapılacak tadilatların tamamlanmasının ardından üretim kapasitesinin yıllık 15 bine adede çıkarılması mümkün olacak" dedi. "Kahverengi kokarca mücadele"€ Sülünlerin ekosisteme katkılarına dikkat çeken Doğan, yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda türün kahverengi kokarcayla beslendiğinin tespit edildiğini, bu nedenle sülünlerin tarım alanlarında zararlı popülasyonunun baskılanmasına doğal bir destek sunduğunu söyledi. Doğan, "Bilindiği üzere Kahverengi kokarca yöremizde fındık arazilerine ve tarım alanlarına ciddi zarar veriyor. Bununla ilgili Tarım ve Orman Bakanlığımız çok ciddi çalışmalar yürütmektedir. Biyolojik mücadele için Konya Selçuk Üniversitesinde ve İstanbul Polenezköy Sülün Üretme İstasyonunda yapılan bilimsel çalışmalar akabinde, bazı denemeler yapılmış ve sülünün kahverengi kokarcayla beslendiği tespitleri yapılmıştır. Sülünler, ekosistemlerin sürdürülebilirliği açısından önemli bir tür olup; böcek, larva, tohum ve çeşitli bitkisel materyallerle beslenmeleri sayesinde doğal dengenin korunmasına destekleyici katkılar sağlamaktadır. Bu kapsamda, özellikle tarımsal üretim alanlarında zararlı organizmaların baskılanmasına yönelik biyolojik mücadele süreçlerine dolaylı katkı sundukları değerlendirilmektedir" diye konuştu. Vatandaşlardan en önemli beklentilerinin doğaya bırakılan sülünlerin avlanmaması, rahatsız edilmemesi ve özellikle üreme ile adaptasyon dönemlerinde yaşam alanlarına müdahale edilmemesi olduğunu belirten Doğan, bu hassasiyetin gösterilmesinin türün doğada kalıcı bir popülasyon oluşturması için büyük önem taşıdığını sözlerine ekledi.

Growtech Antalya’da Uluslararası Tarım Diplomasisi Zirvesi Düzenlendi Haber

Growtech Antalya’da Uluslararası Tarım Diplomasisi Zirvesi Düzenlendi

Growtech Antalya kapsamında düzenlenen Uluslararası Tarım Diplomasisi konferansları, sektörün uluslararası arenadaki önemli isimlerini bir araya geldi. Türk Tarım Diplomasi Grubu (TTDG) Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu ve Genel Sekreter İsmail Uğural'ın moderatörlüğünde gerçekleşen konferanslara Dünya Çiftçiler Birliği (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac, Dünya Tohumculuk Federasyonu (ISF) Başkanı Arthur Santosh Attavar, Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu (IFAJ) Genel Sekreteri Adrian Bell, Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği (TSÜAB) Genel Sekreteri Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu ve Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği Temsilcisi Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu konuşmacı olarak katıldı. "Tarım, ülkelerin yumuşak gücüdür" Tarımın yalnızca üretimle sınırlanamayacağını belirten TTDG Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu, tarım sektörünün stratejik, ekonomik, jeopolitik ve uluslararası ilişkileri de kapsayan 'yumuşak güç' olduğunu vurguladı. Dünyada 8 milyar insanın yaşadığını ve her 9 kişiden birinin yetersiz beslendiğini vurgulayan Mutlu, "Nüfus artıyor; fakat globalde yaşanan iklim değişikliği ve su kıtlığı gibi nedenlerle tarımsal üretim azalıyor. Uluslararası verilere göre küresel su kullanımı son yüzyılda 6 kat arttı. Tarım sektörü ise tatlı suyun yüzde 72'sini kullanıyor. İklim değişikliği en önemli sorunlardan biri. Gıda ve su yalnızca ekonomik değil artık jeopolitik varlıklar haline geldi. Bunların korunması için tarım diplomasisinin önemi daha da büyük. Bu konuda uluslararası arenada, politika yapıcıları, devletler, STK'lar ve firmalar tarımsal sürdürülebilirlik ve su kaynaklarının korunması konusunda geleceğin nasıl kurgulanabileceğini de konuşmalı. Ülkeler kapsamlı birer strateji geliştirmeli. Uluslararası tarım diplomasisiyle bu süreçlerin sürdürülebilir hale getirilmesi gerekiyor" diye konuştu. "Tarım diplomasisi çiftçiler için önemli" Dünya Çiftçiler Birliği (WFO) Başkanı Arnold Puech d’Alissac da, "WFO, 80 birliğin birleşmesiyle meydana gelen küresel bir organizasyon. Yaklaşık 1 milyar çiftçiyi temsil ediyoruz. Her kıtada lider ülke bulunuyor; şu anda Asya'nın temsilcisi Nepal mesela. Belki de önümüzdeki yıllarda Türkiye, yeni temsilci olur. Dünyada çiftçiler adına hem iyi hem de kötü gelişmeler aynı anda yaşanıyor. Enerji ve gübre fiyatları son dönemde çok arttı. Tahıl fiyatlarında düşüş yaşanıyor. Öte yandan gübre fiyatları da düşmeye başladı. Canlı hayvan üretimi de arttı. Et, hala günlük beslenmenin önemli bir parçası. Dünyada tarım ihracatı yapan ülke sayısı dünyanın 4'te biri. Yani 4'te 3'ü tarımsal ürün ithal ediyor. Türkiye de hem ürün çeşitliliği hem de tarım alanlarının genişliğiyle birlikte önemli bir tarım ülkesi. Dünya tarımında ise önemli aktörlerden birisi. Tarımsal diplomasi ise özellikle ithalat, ihracat ve lojistik süreçlerinde belirleyici bir unsur. Üreticiler alıcılarla sözleşmeler imzalıyor. Bu süreçlerin sözleşmelerle kayıt altında olması sürdürülebilirlik açısından da çok önemli. Çiftçilerin gelir elde etmesi için de önemli bir araç" ifadesini kullandı. Growtech Antalya’yı ilk defa ziyaret ettiğini ve çok etkilendiğini dile getiren WFO Başkanı d’Alissac, şunları söyledi: "Türkiye’ye ilk kez geliyorum ve Growtech fuarına da ilk kez katılıyorum. Fuarı keşfetmekten büyük mutluluk duyuyorum. Growtech, benim gözümde dünyanın en profesyonel tarım fuarlarından biri. Buraya gelmeden önce net bir fikrim yoktu; ama şimdi bu fuarın ne kadar yüksek kaliteye sahip olduğunu görüyorum. Çok ciddi firmalar, nitelikli ziyaretçiler ve olağanüstü bir organizasyon var. 725’ten fazla katılımcı, 136’dan fazla ülke ve dört gün boyunca 40 binden fazla ziyaretçi sayısı gerçekten etkileyici. Henüz Türkiye üyemiz değil, ancak bu ziyaretin ardından bunun değişmesini gerçekten umuyorum. Bugün dünya, tarıma her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyor. Türkiye bana göre çok önemli bir noktada. Avrupa, Slav ülkeleri, Orta Doğu ve Afrika ile iletişim kurabilen bir köprü konumunda. Tarım açısından da küresel üretimin merkezinde olabilecek jeostratejik bir ülke. Growtech’e tekrar gelmeyi çok isterim. Bu ilk gelişimde fuar hakkında genel bir izlenim edindim, bir sonraki gelişimde randevularımı ve ziyaretlerimi planlayarak geleceğim." "Kaliteli gıdayı, insanlarla buluşturmalıyız" Tohumun tarımın vazgeçilmezi olduğunu dile getiren Dünya Tohumculuk Federasyonu (ISF) Başkanı Arthur Santosh Attavar ise şu bilgileri verdi: "Tüm dünyada 90 ülkeden üyemiz var. Hem ulusal hem de bölgesel tohum federasyonlarıyla çalışıyoruz. Türkiye tohum federasyonu ile de İstanbul'da güzel bir buluşma yaptık, 101. yılımızı da kutladık. Öte yandan sektöre baktığımızda iklim değişikliği bizler için de önemli bir sorun. Hem tohum üretimini, hem de gıda üretimini kısıtlıyor. En önemli amacımız üretilen tohumların ülkelerden zamanında ve sorunsuzca geçebilmesi. Bu konuda ülkeler arasında çeşitli bürokratik sorunlar yaşanıyor. Gıda ve tohum nakliyesi için bir çok politika ve farklı kanun var. Kaliteli tohum üretimi için de bir çok prosedür var. Devletler tarımsal diplomasiyi daha iyi anlamalı. Bu konferans da tarım diplomasisi adına atılan önemli adımlardan biri. İnsanlar gıdaya ulaşmada zorluklar yaşıyor ve yüz milyonlarca kişi her gün açlıkla karşı karşıya kalıyor. Bunu önlemek adına bir araya gelerek çalışabilir, devletlere sesimizi daha iyi duyurabiliriz. İnsanlara daha iyi kaliteli ve hızlı şekilde gıda ürünlerine ulaşması konusunda yardımcı olabiliriz." İklim değişikliği ve su krizinin artık bir realite haline geldiğini de kaydeden Attavar, "Aşırı kuraklık kadar aşırı yağmurlar ve seller de ekili arazilere zarar veriyor. Üyeler olarak bir araya gelerek farklı iklim şartlarına dayanan özellikteki en iyi tohumları kullanmaya ve yaymaya çalışıyoruz. Tohum ıslahı alanında en iyi genetiği elde etmeye çalışıyoruz" ifadelerini kullandı. "Hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk" Türkiye’nin tarım, gıda ve ormancılıkta sahip olduğu potansiyelin dünyaya açılması ve tanıtılması için yola çıktıklarını belirten TTDG Genel Sekreteri İsmail Uğural da, Growtech Antalya'da dünyada ilk defa uluslararası tarım diplomasisi zirvesine imza attıklarının altını çizdi. Uğural sözlerine şöyle devam etti: "Bu yılın ocak ayında başlayıp nisan sonunda tamamlanan Tarım ve Orman Şurası kapsamında yer alan Tarımsal Diplomasi Grubu olarak, Türk tarım, gıda ve ormancılık sektörlerinin dış tanıtımı ve uluslararası düzeyde temsil gücünün artırılması için çalışıyoruz. Küresel iş birliklerinin güçlendirilmesi amacıyla çalışmalar yürütmek; bu alandaki farkındalığı artırmak, dünya ile entegre olmuş bir tarımsal diplomasi anlayışı geliştirmek, lobi faaliyetleri gerçekleştirmek ve tüm süreci sektörel bir seferberlik ruhuyla ele almayı hedefliyoruz. Tarım, gıda ve ormancılık alanında 117 sektörel temsilcinin bir araya gelerek ve gönüllülük esasıyla oluşturduğu Türk Tarımsal Diplomasi Grubu (TTDG) yenilikçi bir vizyon ortaya koyuyor. TTDG olarak bu amaçla tarım ve gıda ihracatının gelişmesi için 9 ayrı çalışma grubu da kurduk. Growtech Antalya'da düzenlediğimiz bu konferanslarla hedefimize bir adım daha yaklaşmış olduk"

Konya, Endüstriyel Kenevir Hasadıyla Yeni Bir Döneme Giriyor Haber

Konya, Endüstriyel Kenevir Hasadıyla Yeni Bir Döneme Giriyor

Konya Ovası’nda geçtiğimiz yıl ilk deneme ekimi yapılan endüstriyel kenevirde hasat heyecanı yaşanıyor. Konya’nın Çumra ilçesinde Çumra Anadolu Üretim ve Pazarlama Kooperatifi tarafından alınan izinle üretimine başlanan kenevir, hasat edilmeye başladı. 75 dekar alana ekilen kenevirin hem danesi hem de sapı endüstriyel alanda ayrı ayrı değerlendiriliyor. Çumra Anadolu Üretim ve Pazarlama Kooperatifi Başkanı Mahmut Şenyüz, “İlk deneme ekimi geçtiğimiz yıl yapılan kenevir, oldukça verimli ve bereketli sonuç verdi. Kenevirin Çumra topraklarını sevdiği ve ortalamanın üzerinde bir verim alındığı görülmüş oldu. Bunun üzerine bölgemizdeki çiftçiler kooperatifimize başvurarak gerekli ekim izinlerini aldı. Bu yıl Çumra’da çok geniş bir alanda ekimi gerçekleştirilen kenevir, yine verimli ve bereketli bir sonuç verdi. Rahmetin yeteri kadar düştüğü yıllarda sulamaya dahi ihtiyaç duymuyor. Yağmur az düştüğü zaman ise bir veya iki sulama yeterli geliyor. Buğday ve arpa gibi hububat ürünlerinden bile daha az su ile yetişip daha çok verim sağlayabiliyor” dedi. “Kenevir gibi az su tüketen ama yüksek gelir getiren ürünlere yönelmek gerekiyor” Kenevir hasadına katılan katılan Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Bayramoğlu da Konya Ovası’nda kenevir üretiminin bölge tarımı için büyük bir fırsat olduğunu söyledi. Konya Ovası’nın Türkiye’nin en az yağış alan ve kuraklık tehdidiyle en çok karşı karşıya kalan bölgelerinden biri olduğunu hatırlatan Bayramoğlu, suyun etkin kullanımının bölge tarımı açısından hayati önem taşıdığını vurguladı. Bayramoğlu, “Suyu etkin kullanmak, hem sürdürülebilir tarım için hem de çiftçi gelirinin artması için çok önemli. Bu noktada kenevir gibi az su tüketen ama yüksek gelir getiren ürünlere yönelmek gerekiyor. Kenevir 3-4 sulama ile diğer birçok üründen daha yüksek gelir sağlıyor. Eğer Konya’da kenevir üretimini ve işleme süreçlerini başarıyla yürütürsek, çiftçimizin gelirine ciddi katkı sunarız. Aynı zamanda kırsal kalkınmaya, sanayileşmeye ve tarımsal üretim zincirinin tümüne önemli bir katma değer kazandırmış oluruz. Bu nedenle kenevir üretiminin desteklenmesi ve teşviklerin artırılması büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.

Samsun’da, 10. Tarım Fuarı Kapılarını Açtı Haber

Samsun’da, 10. Tarım Fuarı Kapılarını Açtı

TÜYAP tarafından Samsun’da bu yıl 10’uncusu düzenlenen Tarım Fuarı, Fuar ve Kongre Merkezi’nde açıldı. Bu yıl son 6 yılın en az firma katılımıyla gerçekleşen fuarda 54 firma yer aldı. Açılış töreninde protokol konuşmaları yapılmazken, kurdelenin kesilmesinin ardından katılımcılar stantları gezerek ürün ve teknolojiler hakkında bilgi aldı. "Samsun tarımsal potansiyeli oldukça yüksek olan bir il" Açılışın ardından basın mensuplarına açıklamada bulunan Samsun İl Tarım ve Orman Müdürü Kemal Yılmaz, Samsun’un Türkiye’nin önde gelen tarım illerinden biri olduğunu vurgulayarak, "Samsun tarımsal potansiyeli oldukça yüksek olan bir il. Bitkisel üretim, hayvancılık ve su ürünleri açısından Türkiye’de önemli bir konumdayız. Özellikle son yıllarda tarımsal üretimde modernleşme ve teknolojik yeniliklerin artmasıyla birlikte verimlilikte ciddi bir yükseliş yaşanıyor. Bu potansiyelin geliştirilmesi, sürdürülebilir tarımın sağlanması ve üreticilerimizin rekabet gücünün artırılması için bu tür fuar organizasyonları çok büyük önem taşıyor" dedi. "Tarımsal üretim çok önemli" Fuarın 5 gün boyunca açık kalacağını da dile getiren Yılmaz, "Her geçen gün tarımın önemi artıyor. Tarımsal üretim çok önemli, üreticilerimiz çok önemli. Geçen seneyle mukayese ettiğimiz zaman önceki yıla yakın sayıda bir firmanın bu senede gene stantta yer aldığını görüyoruz. Ancak alan olarak bir önceki yıldan daha geniş bir alanda stantların kurulduğunu söyleyebiliriz. İlk gün olmasına rağmen yoğun bir katılımcı var. Fuar 15-19 Ekim tarihleri arasında açık kalacak" diye konuştu. Ayrıca açılışa Samsun Vali Yardımcısı Mehmet Fikret Çavuş, Tekkeköy Kaymakamı Enver Hakan Zengince, Samsun Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Necmi Çamaş ile Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Salih Zeki Murzioğlu katıldı. 54 firma katıldı 2020’de 83 firma, 2021’de 72 firma, 2022’de 100 firma, 2023’te 63 firma, 2024’te 71 firmanın katıldığı fuara bu sene ise 54 firmanın iştirak etmesi dikkat çekti. Fuar 15-19 Ekim tarihleri arasında açık kalacak.

Bafra Sera OTB, Kadın İstihdamına Güç Katıyor Haber

Bafra Sera OTB, Kadın İstihdamına Güç Katıyor

Tarım ve Orman Bakanlığı, kadın istihdamını merkeze alan ve yıllık yaklaşık 1,5 milyar lira ekonomik katkı sağlaması beklenen Bafra Sera Organize Tarım Bölgesi (OTB) projesini duyurdu. Tarım ve Orman Bakanlığı, resmi sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda Bafra Sera Organize Tarım Bölgesi'nde (OTB), entegre bir tarımsal üretim modeli hayata geçirildiğini açıkladı. Yenilenebilir enerji kullanımının artırılması hedefiyle yürütülen projede, kadın istihdamı da öncelikli olarak destekleniyor. İstihdamın yüzde 80'i kadın çalışanlardan oluşacak Paylaşımda aynı zamanda Bafra Sera OTB'de topraksız domates ve çilek üretimi ile modern tarımın yeni merkezi oluşturulması planlandığı, bugün itibarıyla 120 bin metrekarelik alanda aktif üretim gerçekleştirilirken, 240 bin metrekarelik sera inşaatlarının devam ettiği belirtildi. Tam kapasiteye ulaşıldığında ise bin 500 kişiye istihdam sağlanması ve istihdamın yaklaşık yüzde 80'inin kadın çalışanlardan oluşturulacağı bildirildi. Ekonomiye yıllık yaklaşık 1,5 milyar lira katkı Kadın çalışanların iş-yaşam dengesini desteklemek amacıyla OTB alanında anaokulu hizmeti de sunulacak. Tüm süreçler, sıfır atık yaklaşımı ve yenilenebilir enerji sistemleri çerçevesinde Yeşil OTB kriterlerine uygun olarak yürütülecek. Bafra Sera OTB'nin ekonomiye yıllık yaklaşık 1,5 milyar lira katkı sağlaması bekleniyor. "Üretimi güçlendiren ‘Organize Tarım Bölgeleri'mizi hayata geçirmeye devam edeceğiz" Bakanlık tarafından yapılan paylaşımda şu ifadelere yer verildi: "Tarımın vizyonu yeşil dönüşümle şekilleniyor. Enerji verimliliği, sıfır atık prensibi ve çevre dostu teknolojilerle kurulan Bafra Sera OTB, sürdürülebilir üretimin üssü olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Kadın istihdamını merkeze alan, üretimi güçlendiren ‘Organize Tarım Bölgeleri'mizi hayata geçirmeye devam edeceğiz."

Çukurova 5 Yıl Sonra Sıfır Günü Kuraklığıyla Karşı Karşıya Haber

Çukurova 5 Yıl Sonra Sıfır Günü Kuraklığıyla Karşı Karşıya

Güney Kore'de yapılan bir araştırmada Çukurova bölgesinin 5 yıl sonra ‘Sıfır Günü Kuraklığı' ile yüzleşeceğinin açıklanması tarımsal üretim yapanları ve mühendisleri endişelendirdi. Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Türkiye'de Tatlısu kaynaklarının yüzde 77'si tarımsal üretimde kullanılıyor. Bu sezonu atlattık ama önümüzdeki sezon için beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız.Damlama sulama sistemlerini devreye almamız gerekiyor" dedi. Son yıllarda artan iklim değişikliği etkileri tüm dünyayı etkisi altına alırken su kıtlığı hat safhaya ulaştı. Özellikle Türkiye'de birçok il su kıtlığı çekerken Türkiye tarımının başkenti Çukurova bölgesinde de yaşanan su kıtlığı tarımsal üretimi olumsuz etkiledi.Güney Kore'de yapılan bir araştırmaya göre iklim değişikliğinin hızlandırıcı etkisiyle Adana ve Mersin 2030'da, İstanbul ve Diyarbakır ise 2050'de, içme suyunun tükeneceği gün anlamına gelen ‘Sıfır Günü Kuraklığı' ile yüzleşmesi bekleniyor. "Damlama sulama sistemlerine geçilmeli" Araştırma sonuçlarını değerlendiren Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan, "Yıllardır Çukurova ve Türkiye'nin tamamında kuraklık olduğunu belirtiyoruz. Artık bu kuraklık kendisini ciddi bir şekilde gösteriyor. Türkiye olarak toplam tatlısu kaynaklarımızın yüzde 77'sini tarımda, yüzde 13'ünü üretim ve enerjide, yüzde 10'unu ise evlerde kullanmaktayız. Bu yüzde 77 çok büyük bir rakam. Çukurova ve Türkiye'nin tamamında damlama sulama sistemlerinin hiç zaman kaybetmeden devreye alınması gerekmektedir" ifadelerini kullandı. "Beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız" Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından su kıtlığı nedeniyle Çukurova'da ikinci ürün ekiminin bu sene yasaklandığına dikkat çeken Doğan, "Üstü açık kanallardan tarla ve bahçeler sulanırken hep kaçaklar ve komşu çiftçilerin tarlalarına su kaçmakta. Dünyada en güzel 3 ovadan birine sahibiz ve bu su kanallarının da üstünün kapanması lazım. Bizim Çukurova'da 365 gün suya ihtiyacımız var. Ürünlere su verilmezse verim kaybımız oluyor. Bu yıl 15 Eylül'e kadar suyumuz vardı. Sonbaharda yağan yağmurlarla suyumuz bu günlere kadar geldi. Bu sezonu atlattık ama önümüzdeki sezon için beklenen kar yağışı olmazsa daha ciddi sıkıntılar yaşayacağız" şeklinde konuştu. Ziraat Mühendisi Tuğçe Tuzcu, "Güney Koreli bilim insanlarının yaptığı araştırmada Çukurova bölgesinin 2030 yılında tamamen susuz kalacağı bildirilmiş. Özellikle yer altı su kaynaklarının korunmasının ve denetlenmesini sağlamalıyız. Sürdürülebilir sulama sistemlerine karşı çiftçileri bilinçlendirmeliyiz" diye konuştu. "Gereksiz su kullanımından muhakkak kaçınılmalı" Çevre ve İklim Değişikliği Uzmanı Oğuz Şahin ise "Adana bölgesi yarı kurak bir bölge. Burası su kıtlığının yaşanabileceği bir bölge. Yapılan araştırmalarda barajların bu kıtlığa çözüm olmayacağı ortaya çıkmakta. Yeraltı sularının korunması lazım. Büyük barajların ve göllerin olması su kıtlığı olmayacağı anlamına gelmez. Yağmur yağınca yeraltı su kaynakları doluyor gibi bir algı var ancak yeraltı su kaynakları hızlı boşalır, yavaş dolar. Yeraltı su kaynaklarının vahşi sulamadan çıkartılarak, damlama sulama sistemlerine geçilmeli. Bireysel olarak da insanların alması gereken tedbirler var. Gereksiz su kullanımından muhakkak kaçınılmalı" dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.