TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

#Çevre

AGRONEWS - Çevre haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çevre haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Küresel ısınma ve don gül üretimini vurdu, rekolte yarı yarıya düştü Haber

Küresel ısınma ve don gül üretimini vurdu, rekolte yarı yarıya düştü

'Güller ve Göller Diyarı' Burdur, her bahar rengarenk gülleriyle doğanın en güzel tablolarından birine ev sahipliği yapıyor. Ancak bu yıl göl kıyısındaki gül bahçelerinde başlayan hasat, iklim krizinin acı yüzüyle karşı karşıya. Küresel ısınmanın etkisi ve şiddetli donlar, yıllık 600-700 kilogram olan dekarlık gül verimini 150-200 kilograma kadar geriletti. Doğanın nazlı güzeli güller, bu sene zor bir sınav veriyor. Bölgenin hızla tükenen su kaynaklarına rağmen, gül üretimi adeta bir yaşam kaynağı olmaya devam ediyor. Mısır ve yoncaya kıyasla yüzde 75 daha az su tüketen gül, sadece doğayı değil, ekonomiyi de canlandırıyor. Ayrıca Burdur Gölü'nün tozlarının yayılımını engelleyen gül, hem çevre hem de insan sağlığı için büyük bir koruyucu görev üstleniyor. Burdur Gölü kenarında yaklaşık 400 dekarlık alanda sürdürülen bu değerli üretim, sadece gül yağı ihracatıyla değil, bölgedeki ekoturizm hareketliliğiyle de ekonomiye can veriyor. Geçen yıl litre başına 11-12 bin euro arasında seyreden gül yağı fiyatlarının, bu yıl yüzde 40 düşerek 7-10 bin euro bandına gerilemesi bekleniyor. Üretim hedefleri de donun etkisiyle yarı yarıya düşerek 50-100 litreden 20-30 litreye inmiş durumda. Küresel ısınma ve don olayları, Burdur'daki gül bahçelerinde çiçek tomurcuklarının olgunlaşmasını engelledi. Birçok alanda tomurcuklar don nedeniyle zarar görürken, bazı alanlarda sadece yaprakların kaldığı gözlendi. Bu durum, gül üretimindeki dramatik düşüşün temel sebeplerinden biri olarak öne çıkıyor. Burdur'un eşsiz gül bahçeleri, zorluklara rağmen her yıl yüz binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Bu yıl ekoturizmin daha da canlanması beklenirken, bölge halkı umudunu koruyor. Güller, Burdur'un hem doğasına hem de ekonomisine hayat vermeye devam ediyor. Gül bahçeleri göl tozlarına perdeleme yapıyor Göller yöresinde iklim değişikliği ve artan tarım hayvancılık faaliyetlerinin su kaynaklarını ciddi şekilde etkilediğini söyleyen Lisinia Proje alanı sorumlusu ve gül üreticisi Öztürk Sarıca, "Göller yöresinde özellikle küresel ısınmaya bağlı suların hızlı bir şekilde buharlaşması, bunun yanında yöredeki büyükbaş hayvancılık, mısır ve yonca üretiminin artmış olması maalesef yeryüzü sularını bitirmiş olduğu gibi yer altı sularını da ciddi anlamda etkiledi. Burdur Gölü bunun en canlı örneklerinden bir tanesi. Gül, mısır ve yoncaya göre yüzde 75 oranında daha az su tüketen bir bitki. Aynı zamanda ekonomik değeri çok yüksek bir bitki. Gölde tozlaşan alanların tozları özellikle yakın çevreye yayılırken tıbbi aromatik bitkiler ve gül, tozlar konusunda ciddi anlamda bir perdeleme yapıyor. Bu perdeleme sayesinde tozlar insan sağlığını daha az etkiler hale geliyor ve daha uzak yerlere taşınmasını engellemiş oluyor. Tabii ki o yüzden gül üretimi Burdur Gölü ve çevresinde olmazsa olmazımız" dedi. Küresel ısınma ve yaşanan don olayları verimi yarı yarıya düşürdü Burdur Lisinia projesinde gül hasadı başladığını ancak iklim şartlarının verimi olumsuz etkilediğini açıklayan Sarıca, "Burdur Lisinia'da gül hasadımız başladı. Ama son yıllardaki küresel ısınmanın etkileri maalesef üretimimizi de etkilemiş durumda. Özellikle son yaşanan donlar nedeniyle dekarda yaklaşık 600 ile 700 kilograma kadar aldığımız gül verimi şu anda 150 ile 200 kilograma kadar düşecek gibi görünüyor. Donlar ile birlikte tomurcukların gelişimi tamamen durdu ve don aldı. Dolayısıyla bahçelerde eski görselimiz olmasa da gülü toplamak durumundayız. Çünkü Türkiye ekonomisine çok ciddi bir katkısı var. Yaklaşık 400 dekarlık bir alanda biz şu anda gül üretimi yapıyoruz. Bunun yanında gül ekoturizmi ile birlikte ekonomimize destek olmaya çalışıyoruz. Gül yağının tamamı yurt dışına ihraç ediliyor. Hem gül üretiminin yaşanan donlardan dolayı düşmüş olması hem de gül fiyatlarının düşük seyredecek olması ekonomik anlamda yöre insanını, göller yöresindeki gül üreticilerini biraz etkileyecek görünüyor" şeklinde konuştu. Gül yağı beklentisi geçen yıla göre yüzde 50'nin altına düştü Geçtiğimiz yıl 50 ile 100 kilo arası bir gül yağı üretimi hedeflediklerini ancak bu yıl bunun yarısı kadar bir gül yağı hedeflerinin olduğunu belirten Sarıca, "Tabii ki o da eğer ısı şartları, bulutlanma ve yağış yolunda giderse. Eğer ciddi anlamda iklimsel değişiklikler olursa belki de onu bile alamayacağız. Yaklaşık 20 ile 30 litre arasında bir beklentimiz var. Tabii ki gülyağı fiyatlarının da düşeceği bu yıl için söyleniyor. Dolayısıyla geçen yılki üretim hedeflerine ulaşamamanın yanında aynı zamanda maddi hedeflere de ulaşamayacağız" dedi. Geçen yılın yüksek fiyatları bu yıl düşüş eğiliminde ancak piyasa henüz netleşmedi Gül yağı fiyatları hakkındaki söylentileri de açıklayan Öztürk Sarıca, "Gül yağı geçen yıl 11 bin ile 12 bin euro seviyesinde seyrediyordu. Bu yıl fiyatların 7 ile 10 bin euro arasında olacağı söyleniyor. Tabi şu an tamamen piyasa oluşmuş değil tamamen söylentiler üzerinden söylemiş olduğum fiyatlar bunlar. Hem donun etkisi, verimin az olması, diğer taraftan iklimin çok anormal seyretmesi ki geçen yıl bu sıralar neredeyse gül veriminin ortasındaydık. Şu an küresel ısınmanın ve donların etkisiyle gül hasadına daha bir hafta önce başladık ve çok yavaş seyreden bir hasat var. Dolayısıyla verimde ciddi kayıplar yasayacağız" ifadelerini kullandı. Gül ihracatın yanında ekoturizme de büyük katkı sağlıyor Geçen yıl 100 bin kişiyi ağırlayan alanlarda bu yıl ziyaretçi sayısında artış beklediklerini belirten Sarıca; "Geçen yıl hasat sırasında ekoturizm etkinlikleri kapsamında yaklaşık 100 bine yakın bir ziyaretçi ağırlamıştık proje alanında. Bu yıl bu sayının biraz daha artacağını düşünüyoruz. Çünkü hasadın başlamasıyla birlikte on binlerce kişi zaten şu ana kadar bahçede bizi ziyaret etmiş durumda. Önümüzdeki günlerde sayının artarak devam edeceğini düşünüyoruz" dedi. Bölgedeki gül üreticileri, küresel iklim değişikliklerinin etkisiyle bu yıl üretimde ciddi düşüşler yaşanacağını belirtiyor.

70 günde yetişen marulu topraksız tarımla 30 günde üretiyor Video Galeri

70 günde yetişen marulu topraksız tarımla 30 günde üretiyor

Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinde yaklaşık bir dönüm alanda topraksız tarımla yüksek verim elde eden çiftçi Halil Kaya, topraklı tarımla 70 günde yetişen marulu topraksız sulu tarımla 30 günde üretiyor.Yavuzeli ilçesinde küçük yaşlardan bu yana ailesiyle birlikte çiftçilik yapan Halil Kaya, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü'nün üretim ve istihdam için seracılığın yaygınlaştırılmasını sağlamak amacıyla geliştirdiği proje kapsamında kurduğu serada topraksız tarımla üretim yapmaya karar verdi. Salatalık üretimi yaptığı bahçesinin yanına Yavuzeli Tarım ve Orman İlçe Müdürlüğü'nün destekleriyle hayalini kurduğu sera alanını oluşturan Kaya, daha sonra sera kurulumunun ardından iç tesisatını yaptı. Yaklaşık bir dönüm kapalı alanda salatalık ve marul yetiştirmeye başlayan Kaya, daha fazla verim ve kısa sürede ürün elde etmek için topraksız sulu tarım modelini araştırmaya başladı. Yaptığı araştırma ve aldığı eğitimlerin ardından serasının bir bölümünde topraksız sulu tarım modeliyle kıvırcık marul üretimi yapan Kaya, ilk üretiminde başarılı oldu. İlçede uzun yıllar çiftçilikle uğraşan Kaya, son yıllarda topraksız tarım konusunda edindiği tecrübeleri marul yetiştiriciliğinde kullanmaya başladı ve üretimde başarılı oldu. Kaya, topraklı tarımla 70 günde ürettiği marulu topraksız sulu tarımla 30 günde üretiyor. Topraksız sulu tarımla marul yetiştirme süresini kısaltan Kaya, önümüzdeki günlerde de ilk ürününü toplamaya hazırlanıyor. Topraksız sulu tarımla farklı ürünler yetiştirmek ve bu alanda daha çok bilgi sahibi olmak için araştırmalar yapan Kaya, bu girişimciliğiyle ilçedeki diğer çiftçilere de örnek oldu. Üretim alanını artırmayı hedeflediğini ifade eden Kaya, ürünün yetişme süresinin toprakta 60-70 gün, topraksız tarımda 30 gün olduğunu vurgulayarak, "İnsanlar dara düştüğü zaman çareler arar ve bizde çiftçiler olarak tarımda pek kazanamadığımız, ürünlerimiz çok para etmediği, girdi ve çıktılarımızı karşılayamadığımız için alternatif uygulamalar arayışına girdik. Aklıma topraksız tarım geldi. Sosyal medya üzerinden araştırma yaptım. Ailecek adeta staj gördük. Şanlıurfa'da bire bir uygulamalı eğitim aldım. Daha sonra seramı kurdum. Tarif ve danışmalarla topraksız tarım serasını kurdum. İlk hasadımız olacak. İlk hasatta genelde başarılı olunmaz ama çok şükür biz başarılı olduk. Bu da önceden aldığımız başarılardan dolayı oldu. Babamızın mesleği çiftçilik olduğu için başarabildik" dedi. Yavuzeli İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali Kurt ise, "İlçemizde seracılığı geliştirmek için yaklaşık 17 tane sera kurduk. Çiftçimiz Halil Kaya, serasının bir bölümünde topraksız tarım yaptı, kıvırcık marul yetiştirdi. Yaklaşık bir hafta sonra hasat edilecek. Değişik ürünler deniyoruz. Çiftçilerimiz bu konuda çok istekliler" diye konuştu.

Gemlik Sahilleri'nde tehlike: Müsilaj balık yumurtalarını öldürüyor Haber

Gemlik Sahilleri'nde tehlike: Müsilaj balık yumurtalarını öldürüyor

Kooperatif Başkanı Dalarel, yaptığı açıklamada, Gemlik Körfezi ve Marmara Denizi'nin birçok yerinde eylülden bu yana görülen müsilajın deniz yüzeyi sıcaklığının yükselmesiyle daha net ortaya çıkmaya başladığını ve adeta bela olduğunu söyledi. Genellikle diplerde olan, balıkçılara ciddi zararlar veren müsilajın birçok noktada yüzeye çıktığını aktaran Dalarel, deniz yüzeyinin Gemlik'in bazı yerlerinde adeta bataklık gibi göründüğünü anlattı. Dalarel, 15 Nisan'da av yasağının başladığını, balıkların üreme döneminde olunduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: "Müsilaj yüzünden balıklar zaten yeteri kadar yumurta bırakamadı. Bırakılan yumurtaları da müsilaj şimdilerde yüzeye taşıyor. Bu da yumurtaların ölmesine ve üreme döneminin çok verimsiz geçmesine yol açıyor. Deniz dibinde de üzerini kapladığı yumurtaların ölmesine neden oluyor. Böyle giderse gelecek yıllarda balık bulmakta zorlanacağız. Denizimizi kirletmeyelim. Balıklarımız azalıyor, denizde yaşam azalıyor. Marmara Denizi'nin ölmesinin herkese zararı olur." Deniz yüzeyi sıcaklığı 16-17 dereceye çıkınca daha çok müsilaj görülmeye başlayacağını ifade eden Dalarel, "Bir litre bile arıtılmamış suyun denize verilmemesi gerekiyor. Fabrikaların derin deşarjını önlemeliyiz. Teknelerimiz motorları inanılmaz zararlar gördü. Balıkçıların açılmaya korkuyor artık" dedi. Gemlik'te sahil kıyısına gelenler de ortaya çıkan kirli görüntüden rahatsızlarını dile getirdi ve önlenmesini istedi. "Kıymetli mücevheri atık çukuruna çevirdik" Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi ve Marmara Denizi Eylem Planı Bilim ve Teknik Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı, müsilajın sadece balıklar değil denizdeki tüm canlıların yaşamını tehdit ettiğini söyledi. Marmara Denizi'ni bütün sınırları ülke içinde yer alan "nadir ve kıymetli bir mücevher" olarak nitelendiren Sarı, ülke nüfusunun dörtte birinin ve sanayinin önemli bölümünün Marmara Denizi çevresinde olduğunu kaydetti. Böylesine kıymetli bir denizin 50 yıldır atık çukuruna çevrildiğini vurgulayan Sarı, şöyle konuştu: "Evsel atıkların en iyi ihtimalle yarısını, sanayi atıklarının sadece yüzde 30'unu arıtıyoruz. Tarımsal atıkları hiç arıtmıyoruz. Bu kadar kötü kullanımın sonucunda Marmara Denizi hepsini bir anda temizleyebilecek miydi? Birikti, birikti ve artık taştı. 'Ben sizinle yaşayamıyorum' diyor Marmara Denizi. Müsilajla diyor bunu. Denizle kurulan yanlış ilişkinin sonucudur müsilaj. 2021'de müsilajı gördük ve öyle böyle halledildi ama Marmara'nın kirlilik yükünü azaltmadık." Çok uyardığını, aylardır denizin dibinden, canlılardan tehlikenin görüntülerini paylaştığını anlatan Sarı, "Şimdi müsilaj yüzeye çıktı. Kimse müsilajı yüzeye çıkmadan anlamadı, görmedi, kabul etmedi. 14 dereceyi geçti yüzey sıcaklıkları ve yoğun şekilde yüzeye çıkmaya başladı. Denizi kaybetmeden kirlilik yükünü azaltalım. Bir litre bile atık gitmemeli. Acilen ilgili tüm kurumlar bir araya gelmeli ve atık yükü azaltılmalı. Yoksa çok daha kötü günler bizi bekliyor" dedi.

Giresun'da balık atıkları gübre ve yeme dönüşüyor Haber

Giresun'da balık atıkları gübre ve yeme dönüşüyor

Giresun merkezde başlatılan çevreci proje kapsamında balık atıkları doğaya zarar vermeden değerlendirilerek hem gübreye hem de yeme dönüştürülüyor. Balıkhanelerden toplanan atıklar, kompost havuzlarında işlenerek gübreye dönüştürülerek sera ve bahçelerde kullanılmaya başlandı. Atıkların bir kısmı ise kuşlar ve diğer canlılar için yem olarak değerlendiriliyor. Günlük 100 kilo atık geri kazanılıyor Proje hakkında bilgi veren Giresun Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürü Mustafa Cebecioğlu, günlük yaklaşık 100 kilogram balık atığının geri dönüşümle kazandırıldığını belirterek "Bu atıklar daha önce çöp toplama araçlarıyla bertaraf ediliyordu. Ancak bu süreç hem çevre kirliliği oluşturuyor hem de geri dönüşüm potansiyelini yok ediyordu. Şimdi bu atıkları ekibimizle günlük olarak topluyoruz. Pilot uygulama olarak merkezde başladık ve olumlu sonuçlar aldık. Şimdi hedefimiz, şehrin tamamındaki balık atıklarını toplamak" dedi. Atıkların yüzde 50'sinin kompost havuzlarında gübreye dönüştürüldüğünü, kalan kısmının ise yem olarak kullanıldığını ifade eden Cebecioğlu, 100 kilogram olarak başlayan projenin şehrin geneline yayıldığında bu miktarın 200 kilogramı aşacağını kaydetti. Kompost gübre fındık bahçelerinde kullanılacak Projeyi şehir geneline yaymak için çalışmalara başladıklarını belirten Cebecioğlu, kompost gübrenin ilerleyen süreçte fındık üreticilerine de dağıtılacağını söyledi. Kimyasal gübrenin çevreye zarar verdiğini hatırlatan Cebecioğlu, "Ürettiğimiz kompost gübre hem doğa dostu hem de oldukça verimli. Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı üreticilerimize bu gübreyi dağıtarak hem tarıma destek olacağız hem de çevre kirliliğinin önüne geçeceğiz" diye konuştu.

Baklavalık ve çerezlik fıstığı 'yok yılı'nda bir de dolu vurdu Haber

Baklavalık ve çerezlik fıstığı 'yok yılı'nda bir de dolu vurdu

Akbaş, yaptığı açıklamada, geçen yıl Türkiye'nin 383 bin ton Antep fıstığı üretimi olduğunu belirterek, bunun yaklaşık yarısına denk gelen 179 bin tonunu Şanlıurfa'nın karşıladığını anlattı. Şanlıurfa'daki fıstık ağaçlarının zirai dondan etkilenmediğini ancak kışın kuraklık ve özellikle son günlerde afet boyutundaki dolu yağışının ürünü vurduğunu dile getiren Akbaş, şöyle konuştu: "3 gün önce dolu yağdı. Hasar tespit çalışmaları sürerken, 5 Mayıs'ta bir kez daha dolu yağışı etkili oldu. Ciddi oranda zarar verdi ürüne. Geçen yıl Antep fıstığında var yılıydı. Bu yıl yok yılı ve 70 bin ton civarında rekolte bekliyorduk. Kışın kuraklık ve şimdi de dolu etkili olunca rekolte beklentimizi 40 bin tona çektik. Geçen yılın dörtte birinden daha az bir üretim olacak." Kuraklık yüzünden bu yıl "karagöz" oluşumunun da yeterli seviyede olmadığına dikkat çeken Akbaş, "Bu da diğer üzücü tarafı. Gelecek yılın ürünüdür aslında karagöz. Bu yüzden karagöz oluşumunun azlığı gelecek yıl da üretimin düşük olacağını işaret ediyor" dedi. Akbaş, fıstıkta iki hasat dönemi olduğunu anlatarak, "Temmuz ayında baklavalık denilen yeşil ürün hasa edilir. Eylülde de çerezlik olarak bilinen kırmızı kabuklular toplanır. Bu yıl hem baklavalık hem çerezlik fıstık çok az olacak" ifadesini kullandı. Akbaş, yok yıllarını çiftçilerin daha az hasarla atlatması için daha verimli tarım tekniklerine yönelik çalışmalar yürüttüklerini belirterek, damla sulamanın bu konuda büyük önem taşıdığını söyledi. Ürünlerdeki dolu zararını Şanlıurfa Valisi Hasan Şıldak'a aktardıklarını ifade eden Akbaş, "Ekipleri sahaya sürdü. Sahada hasar tespit çalışmaları sürüyor. Devletimiz, çiftçimizi yalnız bırakmayacaktır. Bu yıl ve 2026 gerçekten üretici adına çok zor geçecek" diye konuştu. Alan bazlı destek beklediklerini vurgulayan Akbaş, "Fındık üreticisi nasıl destekleniyorsa fıstık çiftçisi de desteklenmeli. Taban fiyat uygulanmasını da istiyoruz. Çiftçi desteklenmezse tarımdan uzaklaşır, bunu biz de istemiyoruz" dedi.

Antalya’dan Hollanda’ya Kardelen İhracatı Başlıyor Haber

Antalya’dan Hollanda’ya Kardelen İhracatı Başlıyor

Antalya'nın Akseki ilçesi Çimi köyünde Tarım ve Orman Bakanlığının 2015 yılında başlattığı proje kapsamında oluşturulan üretim parsellerinden, bu yıl 293 bin 400 adet "Galanthus Elwesii" türü kardelen soğanı sökülerek Hollanda’ya ihraç edilecek. Kardelen üretimi ve ihracatını gerçekleştiren Mehmet Oğuz, doğayı koruma amaçlı üretim yapıldığını ve bu sayede bölgedeki kardelen varlığının sürdürülebilir hale getirildiğini belirtti. Bakanlık İzniyle Üretim ve İhracat Kardelen ihracatı yapan Mehmet Oğuz, 2015 yılında Tarım ve Orman Bakanlığından aldıkları izinle kendi arazilerinde kardelen soğanı üretimine başladıklarını söyledi. 2016 yılında damızlık parseller oluşturarak ihracata uygun üretim yaptıklarını belirtti. Kotaya Göre Söküm Yapılıyor Daha önce kaçak yollarla yapılan doğadan sökümün önüne geçmek amacıyla Bakanlık tarafından kota uygulamasına geçildiğini aktaran Oğuz, üretim parsellerinden sadece belirlenen miktarda söküm yapıldığını vurguladı. Tohumdan Yumru Soğan Üretimi Çimi Mahallesi'ndeki arazilerinde 2 milyon 500 bin tohumdan yaklaşık 600 bin adet yumru soğan elde ettiklerini ifade eden Oğuz, bitkilerin hem kökten hem de tohumdan çoğalarak doğayı koruduklarını belirtti. Çimi Yaylası'nda Kardelenler Yok Oluyor Bilinçsiz ve kaçak sökümler nedeniyle Çimi Yaylası'ndaki kardelenlerin büyük oranda yok olduğunu söyleyen Oğuz, Tarım Bakanlığına yapılan başvuru sonucu doğadan sökümün 5 yıl süreyle yasaklandığını hatırlattı. Üretimde Başarı: 250 Kilogram Tohumla Başladı 2016 yılında 250 kilogram tohumla başladıkları üretim sürecinde bugün 600 binin üzerinde büyük boy kardelen soğanı elde ettiklerini belirten Oğuz, doğaya da sürekli olarak elek altı ürünlerin bırakıldığını kaydetti. Çimi Yaylası Türkiye'nin En Kaliteli Kardelenini Yetiştiriyor Çimi Yaylası'nın fiziksel koşulları sayesinde Türkiye'nin en kaliteli kardelen soğanlarının burada yetiştiğini ifade eden Oğuz, Toroslar’ın diğer bölgelerindeki kardelenlerin Çimi Yaylası kadar iyi kalitede olmadığını dile getirdi. Bilinçli Üretimle Doğaya Destek Geçtiğimiz yıl 2 milyon 500 bin kardelen tohumu toprakla buluşturduklarını belirten Oğuz, file üzerinde yapılan bilinçli ekim sayesinde ürünlerin sağlıklı şekilde büyüdüğünü söyledi. Kardelen Soğanlarının Sökümüne 5 Yıl Yasak Çimi, Çanakpınar ve Sadıklar mahalle muhtarlarının başvurusu sonucunda Tarım ve Orman Bakanlığı, bölgede kardelen soğanlarının doğadan sökümünü 5 yıl süreyle yasakladı. Ayrıca kaçak sökümlere karşı ciddi cezai yaptırımlar uygulanacağı Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile duyuruldu.

Antalya’dan Hollanda’ya Kardelen İhracatı Başlıyor Haber

Antalya’dan Hollanda’ya Kardelen İhracatı Başlıyor

Antalya'nın Akseki ilçesi Çimi köyünde Tarım ve Orman Bakanlığının 2015 yılında başlattığı proje kapsamında oluşturulan üretim parsellerinden, bu yıl 293 bin 400 adet "Galanthus Elwesii" türü kardelen soğanı sökülerek Hollanda’ya ihraç edilecek. Kardelen üretimi ve ihracatını gerçekleştiren Mehmet Oğuz, doğayı koruma amaçlı üretim yapıldığını ve bu sayede bölgedeki kardelen varlığının sürdürülebilir hale getirildiğini belirtti. Bakanlık İzniyle Üretim ve İhracat Kardelen ihracatı yapan Mehmet Oğuz, 2015 yılında Tarım ve Orman Bakanlığından aldıkları izinle kendi arazilerinde kardelen soğanı üretimine başladıklarını söyledi. 2016 yılında damızlık parseller oluşturarak ihracata uygun üretim yaptıklarını belirtti. Kotaya Göre Söküm Yapılıyor Daha önce kaçak yollarla yapılan doğadan sökümün önüne geçmek amacıyla Bakanlık tarafından kota uygulamasına geçildiğini aktaran Oğuz, üretim parsellerinden sadece belirlenen miktarda söküm yapıldığını vurguladı. Tohumdan Yumru Soğan Üretimi Çimi Mahallesi'ndeki arazilerinde 2 milyon 500 bin tohumdan yaklaşık 600 bin adet yumru soğan elde ettiklerini ifade eden Oğuz, bitkilerin hem kökten hem de tohumdan çoğalarak doğayı koruduklarını belirtti. Çimi Yaylası'nda Kardelenler Yok Oluyor Bilinçsiz ve kaçak sökümler nedeniyle Çimi Yaylası'ndaki kardelenlerin büyük oranda yok olduğunu söyleyen Oğuz, Tarım Bakanlığına yapılan başvuru sonucu doğadan sökümün 5 yıl süreyle yasaklandığını hatırlattı. Üretimde Başarı: 250 Kilogram Tohumla Başladı 2016 yılında 250 kilogram tohumla başladıkları üretim sürecinde bugün 600 binin üzerinde büyük boy kardelen soğanı elde ettiklerini belirten Oğuz, doğaya da sürekli olarak elek altı ürünlerin bırakıldığını kaydetti. Çimi Yaylası Türkiye'nin En Kaliteli Kardelenini Yetiştiriyor Çimi Yaylası'nın fiziksel koşulları sayesinde Türkiye'nin en kaliteli kardelen soğanlarının burada yetiştiğini ifade eden Oğuz, Toroslar’ın diğer bölgelerindeki kardelenlerin Çimi Yaylası kadar iyi kalitede olmadığını dile getirdi. Bilinçli Üretimle Doğaya Destek Geçtiğimiz yıl 2 milyon 500 bin kardelen tohumu toprakla buluşturduklarını belirten Oğuz, file üzerinde yapılan bilinçli ekim sayesinde ürünlerin sağlıklı şekilde büyüdüğünü söyledi. Kardelen Soğanlarının Sökümüne 5 Yıl Yasak Çimi, Çanakpınar ve Sadıklar mahalle muhtarlarının başvurusu sonucunda Tarım ve Orman Bakanlığı, bölgede kardelen soğanlarının doğadan sökümünü 5 yıl süreyle yasakladı. Ayrıca kaçak sökümlere karşı ciddi cezai yaptırımlar uygulanacağı Resmi Gazete’de yayımlanan tebliğ ile duyuruldu.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.